Mustafa Özcan
27.04.2025
Mustafa Özcan
İhvan'ın sonu göründü mü?
Tüm Yazıları

İhvan'ın sonu göründü mü?

1928 yılında İsmailiye'de teşekkül eden Müslüman Kardeşler hareketi, 2028 yılı itibarıyla yüzyılını doldurmuş olacak. Tarihin bu aşamasında hareket olarak bir muhasebe yapmalarının vaktidir. Durum tespiti önemlidir: Nereden nereye gelmişler? Geriye mi gitmişler, ileriye mi gitmişler yoksa yerlerinde mi saymışlar? Ucundan kıyısından temas hattında olan bizlerin de bir muhasebe ve değerlendirme yapması kaçınılmazdır. Malik bin Nebi'nin dediği gibi yapılar içlerinden çürürler ve çökerler. Dış etken itibaridir. Yusuf Kardavi'nin eski bürosu Müdürü İsam Tellime de bu tezi yani içten yıkılma tezini doğrulamaktadır. Bu tespit İç Onarım Mimarı Gazali gibilerini de haklı çıkarmaktadır. Milli şairimiz, medar- i iftiharımız Mehmet Akif de bunu terennüm eder ve şöyle der: "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez." Yapıların ve kurumların ömrünü uzatan şey öz eleştiri kültürüdür. Öz eleştiri dikkate alınmadıkça, eleştiriler yıkıcı hale gelebilir. Bundan kaçınmak için şura prensibinin sağlıklı işlemesi gerekir. Aliye İzzetbegoviç'in dediği gibi "özeleştiri veya muhasebe şarkın unuttuğu görevlerden birisi"dir.

Esasında Emevilerden itibaren ulema, manevi alandaki boşluğu doldurmuştur. Yaraya neşter vurmuş ümmete sahip çıkmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra yine alimler topluma öncülük ve nezaret etmişlerdir. Siyasi değil ilmi ve sosyal bir otorite kurmuşlardır. Yarı fetret dönemi olarak adlandırılan günümüzde ve hilafetin yıkılmasından sonra da ulema değil cemaatler dönemi zuhur etmiştir. Hatta bunların en büyüklerinden olan Müslüman Kardeşlerin, yokluğunda paralel bir hilafeti temsil ettikleri de söylenebilir. Hilafet boşluğunda paralel bir işlev görmüşlerdir. Lakin bu döneminde sonuna geliyoruz. 'Yolların sonu başa dönmektir' kuralı işliyor.

Arap Baharı'ndan sonra fırsatlar sunan yeni dönemde İhvan solmuştur. Halbuki bu bahara İhvan Baharı da denmiştir. Lakin yaşanan zorlu dönemeç ve deneyimlerle birlikte zati dinamiklerin de sevkiyle elenme aşamasına gelinmiştir. Mısır'da Sisi darbesi önlerini kesmiş ama onlar da tekerleği tümsekten kurtaramamışlardır.

Tekalüp yani iktidara ve dünyaya düşkünlük, dalma aşamasında herkes gibi birbirinin ayağına basmıştır. Yaşadığımız zaman dilimini en iyi ifade eden hadislerden birisi tekalüb hadisidir. Bu dış etkeni ifade eder. Ecnebiler, ümmetin dağınık parçalarına savlet edecekler ve çanağın başındakiler gibi sofraya üşüşeceklerdir. İkinci hadis ise tekadüm hadisidir. Yani Müslümanlar birbirlerinin malı mülkü ya da iktidarı üzerine çörekleneceklerdir. Manzaraya tercüman olan bir başka hadis ise kadın erkek ilişkisine dairdir. Hadis taharruş ifadesi kullanır. Bir başka hadiste buna istihlal el furuc denmektedir. Yani kadın erkek ilişkileri arasında sınırların zorlanması ve kalkmasıdır. Dünyaya hucum dönemi yaşanacaktır. Dünyanın son demlerinde insana faizin tozunun bulaşması gibi dünya da herkese bulaşacaktır. Dünyayı yönetmeye talip olan İslami kesimlere de dünya tozu bulaşacaktır. Bu nedenle en eslem meslek Ebu'l Hasan en Nedevi'nin İmam Rabbani'den aktardığı siyasi alandaki feragat mesleğidir. İktidara doğrudan talip olmamaktır. Hazreti Ali de 'benim size vezir olmam, baş olmamdan iyidir' diyerek şahsi düzeyde de olsa buna dikkat çekmiştir. Bu İslami bir idare tarzını reddetmek değildir. Lakin doğrudan ve bizzat bunun üzerine şahsi ve zümrevi hesap yapmamaktır. Müslüman Kardeşler, bu noktada inandırıcı olamamışlardır. Doğru ya da yanlış; iktidar tutkunu olarak görülmüşlerdir.

Kendilerini muhasebe yerine başkalarını muhasebe etmişlerdir. Ebu'l Hasan en Nedevi bu yönde İhvan'a nasihatte bulunmuştur. Lakin dinletememiştir. Bu aralarında tali alanda siyasi ve iktidar çekişmesine mani olamamıştır. Mısır'da Nukraşi Paşa'nın İhvan'ı kapatmasından ve bunun sonucu Gizli Birim tarafından öldürülmesinden sonra İhvan Ürdün'de de içişleri bakanının emriyle kapatıldı. Birçok yerde İhvan kendi tabelasıyla hareket edemiyordu. Ürdün, istisna kabul edilen ülkelerin başında geliyordu. Kraliyet, İhvan'ı bir denge unsuru olarak görüyordu. Yine Filistin meselesinden dolayı Mısır'dan sonra bir kez daha Ürdün'de de bu yüzden rejimle kavgalı hale gelmiştir. Ya da rejim İhvan'ı safra gibi atmak istemiştir.

Sufilerin dediği gibi önemli olan tabela veya kışır/kabuk değil, özdür. Bu itibarla tebelalar değişse de gerçek değişmez. Bir başka ifadesiyle, tebeddül-i esma ile hakaik-i eşya tebeddül etmez. Hasan el Benna da tasavvufun kışrından değil hakaikinden yani tezkiyeden bahsetmiştir. Peygamberimiz siyasette 'esre' yani kendini tercih makamından ve mesleğinden men etmiştir. Bunun mefhumu muhalifi i'sar mesleğidir yani başkalarını nefsine tercih etmektir.

Ebu'l Hasan en Nedevi de İmam Rabbani üzerinden bunu anlatmıştır. Bu yöntem, kardeşliğin ve insanlığın tesisine ve pekişmesine hizmet eder.

Müslüman Kardeşler, her yerde kıskaca alınmıştır. Devrimden sonra Suriye'de bile rahat hareket edememektedir. Rüyaları solmuştur. İhsan Fakih gibi birçok isimler de aleyhe dönmüştür. Bunun nedenleri arasında İhvan'ın muhasebeye açık ya da kapalı davranışları vardır.

Ceberrüt döneminin silleleri altında İhvan yaşlanmıştır. Bitap düşmüştür. Lakin rejimlerin de ikinci bir baharla randevusu kaçınılmaz görünmektedir. İşlevini yapamaz hale gelen zamanla yük haline gelir.

İsrail'in temel yanlış olması türev yanlışların veya tali yanlışların olmasına engel değildir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları