Mustafa Özcan
16.04.2025
Mustafa Özcan
Gelişmeci fıkıh, gelişmeci akide
Tüm Yazıları

Gelişmeci fıkıh, gelişmeci akide

İslam ebedi, mezhepler ise konjonktüreldir. Bazıları dini sabit şeriatı ise konjonktürel saymaktadır. Mezhepler inişli çıkışlı ve dalgalıdır. Hayat da böyledir. İslam şakül, duvar da gelişmeler ve akımlardır. Heraklitos'un 'Panta Rhei' yani 'her şey akar' ifadesi günümüzde uçara tekabül etmektedir. Bu anlamda Ehl-i sünnet İslam'ın bir karşılığı veya eş anlamlısı değildir. Alt türevidir. Belki Şii ya da Mutezile gibi mezheplerin İslam okumalarına bir cevaptır, bir karşılıktır. İslam'dan sonraki gelişmelere ve sapmalara alimler tarafından yapılan bir mukabeledir. Dolayısıyla mezheplerin gelişmesinin ucu kıyamete kadar açıktır. Her meydan okuma bir mukabele gerektirir. Bu anlamda Ehl-i sünnet de bir mukabeledir.

İran'da Muhammed Hatemi döneminde 'gelişmeci fıkıh' diye bir kavram çıkmıştı. Duran değil akan, yürüyen fıkıh demektir. İran velayet-i fakıh ışığında gelişmeci bir fıkha mecburdur. Zira klasik fıkıh anlayışında Cuma namazları ve cihat gibi hususlar tatil edilmiş ya da askıya alınmıştı. Yaşayan müçtehitlere rağmen Mehdi meselesi Şii fıkhını tutuk hale getirmiştir. Şii fıkhi bazı noktalarda donmuştur. Takiyye prensibi de bu fıkhı kaypak ve tanınmaz hale getirmiştir. Devletin olmadığı yerde fıkhın gelişmesi sınırlı kalır. Ali Şeriati'nin deyimiyle Şii fıkhı tarihin zindanına hapsolmuştur. Şii inancında olduğu gibi Mehdi'nin Samarra'daki gaybubetiyle birlikte fıkhı da gaybubete girmiştir. Halbuki fırka noktasında yeni akımlarla ve isyanlarla birlikte buzlanmayı kırmıştı. Ama aynı zamanda dağınık hale gelmiştir. Her asırda Şia adına yeni akımlar doğuyor ve Şiiliği bir noktadan başka bir noktaya taşıyordu. Özü değişmese bile sürekli kabuk değiştiriyordu. Ya da kabuk atıyordu.

Londra'da ikamet eden Suriyeli İslami düşünürlerden Zuheyr Salim Şiiliğin kümülatif (terakümi) yani birikerek artan bir anlayışı veya zihniyeti temsil ettiğini vurgulamıştır. Fikirlerin üst üste birikmesiyle sürekli değişmiş ve gelişmiştir. Mahiyeti değil dereceleri farklılaşmıştır.

Bu hususta ya da genel bağlamda Kur'an-ı Kerim'de mezhep değil din bazında bir gönderme vardır. Enfal Suresi 37'inci ayette Allah 'li-yerkumehu' yani "üst üste bindirmek" ifadesini kullanıyor. Yani kümülatif kavramını sarahaten kullanıyor. Bunu teraküm ve birikim olarak alabiliriz. Ayetin meali şöyledir: Böyle olması Allah'ın murdarı temizden ayıklaması ve murdar olanları birbiri üstüne yığıp topluca cehenneme atması içindir. İşte bunlar ziyana uğrayacak olanlardır. Burada hak ile batıl yollar habis ve tayyib kipiyle ifade edilmektedir. Ayet üzerinden Allah pisliği ve kötülüğü üst üste bindirip cehenneme yollayacağı haber verilmektedir.

Ehl-i Sünnet de dahil dinin tali rüknü olan mezhepler İslam'ın kendisi olmadığı için şartlar gereği gelişmeye yani çıkarma ve ilaveye açıktır. Kendi kendini tashih eder. Nitekim Eş'arilik içinde de bazı alimler diğer bazılarını nakzetmişler ve hatta bir kısmı 'Eş'ari kendi mezhebinden veya Eş'arilikten değildir' demiştir. Bu, İmam-ı Gazali'nin felsefeyi elemesine rağmen felsefeye battığını söyleyenlerin kelamına benzer. Bu mübalağa da olsa kıyısından bir gerçeğe de temas eder. Bazı Eş'ariler İmam Eş'ari'nin bazı görüşleri bizi bağlamaz kendisini bağlar demişlerdir. Demek ki Eş'arilik İmam Ebu'l Hasen El Eş'ari ile ve görüşleriyle kaim ve sınırlı olmayan bir çığırdır. Ehl-i sünnet dahilde ve hariçte çift kollu bir tashih sürecidir. Sapık düşünceleri İslam süzgecinden geçirir ve eler. Bu arada hataya düştüğü yerler de vardır ama bu, sonraki süreçler ve alimler tarafından tashihe konu olur ve kendi içinde ayıklanır. Ehl-i sünnet çift viteslidir hem kendi içindeki yanlışları ayıklar hem de bidat fırkalar içindeki yanlışları süzgeçten geçirir ve temizler.

Ezher hocalarından ve akademisyenlerinden Dr. İbrahim El Huli, Ehl-i sünnet ifadesinin de ikame olduğunu ifade etmiştir. İbrahim el Huli Ehl-i sünnet ifadesinin de sonradan zuhur eden terim ve kavramlardan birisi olduğunu hatırlatmıştır. El Huli, Kur'an'da din ifadesinin, geçtiği bütün yerlerde tekil kullanıldığına dikkat çekmektedir. Bu da Adem'den beri (Aleyhisselam) dinin aynı olduğu, değişmediği anlamına gelmektedir. Kur'an 'edyan' ifadesini kullanmaz. Hadiste de peygamberlerin anaları ayrı (şeriat) babaları aynı (din) kardeşler olduğu beyan edilmektedir. Bu anlamda mezhepler dini anlama biçimidir. Dinin kendisi değildir. Bu hususta dominant mezhebin Eş'arilik ve Maturidilikten mürekkep serlevhalı (çatı ifade) Ehl-i sünnet olduğu bir gerçektir. Lakin İslam'ı tarif etse de onun yerine geçmez. Heva yerine teslimiyet mesleğidir.

Cezayirli yazar Ali Halitim, el Besair gazetesinde Ehl-i sünnetin tanımı üzerine bazı makaleler yazmış ve Ehl-i sünnetin akidesinin de gelişmeci olduğunu ve bunu geçmişten geleceğe literatürü üzerinden yansıttığını ifade etmiştir. Daima Kur'an ile mukabele halindedir. Tarih boyunca Sünnilik anlayışında ilaveler ve çıkarımlar olduğunu ifade etmiştir. Detayları itibarıyla sabit ve değişmez bir çizgi değildir. Gelmiş geçmiş alimler kimi zaman birbirlerini teyit etmişler kimi zaman da tashih etmişlerdir. Kendi kendini tashih eden bir süreçtir. Ali Haliyetim kıyamete kadar bu sürecin işleyeceğini ve Şiilik gibi ehli bidat fırkalar karşısında rolünün devam ettiğini ve vazgeçilemeyeceğini vurgulamıştır. Dini akımlar sarmal ve kümülatif olduğu gibi aynı zamanda küfür de sarmal ve kümülatiftir. Tarihi birikimi ifade eden siyasi ihtilaflar kalkarsa belki mezhebi çekişmelerin hiddeti ve alanı da azalır ve daralır. Umut ederiz.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları