Hadislerde geçen Vehn nedir?
Hatırlayacağınız üzere, iki gün önceki yazımızda, alçakça ve edepsizce çizilen ve fütursuzca yayınlanan bir adi karikatürün yol açtığı yeni bir "karikatür krizi" üzerine kaleme aldığımız yazımızın sonunda sizlere bir hadis-i şerif aktarmış ve müslümanlar için önemli tespitler içeren bu değerli sözlerin, bizim için ne anlama geldiğini ve nasıl anlaşılması gerektiğini, bu yazımızda ele alacağımızı ifade etmiştik.
Sözlerimizin başında şunu ifade etmek isteriz. Nasıl ki Kur'an-ı Kerim, indirildiği dönemde belâğat ve fesâhatiyle, bir diğer ifadeyle, edebi anlamda eşsiz vasfıyla şair ve edibleri hayran bırakacak bir "Mucize Kitap" ise, kendisine bu ayetlerin indirildiği Kutlu Nebi Hz. Muhammed Mustafa -sallallahu aleyhi ve sellem- de "Cevâmiu'l-Kelim" vasfına sahiptir. Yani O Yüce Peygamber, "az kelimeyle çok şeyler anlatan sözlerin sahibi"dir. Dolayısıyla ilgili hadiste geçen "Vehn" kelimesi, Resul-i Ekrem (sav) tarafından seçilerek kullanılan ve nasıl anlaşılması gerektiği de ayrıca açıklanan bir kelimedir, bir kavramdır… Bu kavram iyi anlaşılmadan, getireceği sonuçlar iyi kavranılmadan, musibetlere muhatap olmaktan kurtulunamayacağı gibi, dûçâr olunan dertlerin deva bulması da mümkün olmayacaktır…
Vehn nedir?
Arapça bir kelime olan "Vehn", sözlüklerde "gevşemek, zayıf, güçsüz olmak, gevşeklik göstermek." anlamları taşımaktadır. Nitekim, Hz. Zekeriya, (as) yaşının bir hayli ilerlemiş olduğunu şu sözlerle ifade etmişti: "Ya Rabbî, kemiklerim zayıfladı, eridi (vehene'l-azmu minni) ve saçlarım ağardı (iyice yaşlandım artık)." (Meryem, 4)
Demek ki vehn, gevşeklik, zayıflık ve güçsüzlük gibi anlamlar taşımaktadır. Ancak Sevgili Peygamberimiz, (sav) ilgili hadisiyle, bu olumsuz özelliklerin ortaya çıkmasının asıl ve temel sebebine dikkat çekmekte ve müslüman toplumlara musallat olan vehn mefhumunun, yani zayıflık, güçsüzlük ve zilletin asıl sebebinin, "dünyayı aşırı derecede sevmek ve ölümden hoşlanmamak, onu kötü görmek" olduğunu ifade buyurmaktadır.
Dolayısıyla hangi müslüman toplum, dünya hayatını fazla sever de ahiret hayatını geri plana atarsa, ahirete gidişin kapısı olan ölümden hoşlanmayıp, hayatını kaybetmekten korkarsa, işte onlar dirençlerini ve dayanma güçlerini kaybederler, gereken durumlarda mücadeleden kaçınırlar; neticede, "sayıca çok" olmalarına rağmen "nitelik"ten mahrum oldukları için bir anlam ifade etmezler… Sanki Hz. Peygamber (sav) tam bugünü tasvir eden bir hadis-i şerif irad etmiştir diyebiliriz. Zira yeryüzünde 2 milyara yakın bir nüfusa sahip olan İslam âlemini tahlil ettiğimizde, hâl-i pür melâlimizi en mânidar şekilde tasvir eden sözlerin Sevgili Peygamberimizin bu hadis-i şerifi olduğu aşikârdır. Peki, İslam âlemi neden "vehn"in esiri oldu?
İslam âlemi neden "vehn"in esiri oldu?
İlahi hakikatler değişmezler… Gerek Kur'an'ın gerekse Kutlu Nebilerin verdikleri haberler, istikbalde yaşanacakları bildirirler ve bunlar zamanı geldiğinde birer birer tahakkuk ederler. Yine değişmeyen hakikatlerden biri de "toplumlar, sahip oldukları iyilikleri ve güzel ahlakı, kadir kıymet bilerek yaşattıkları sürece Allah onlara verdiği nimetlerini ellerinden almaz." (Enfal, 53) gerçeğidir. İslam dünyası, Batı'nın ortaçağı yaşadığı dönemde ilim, irfan ve hayat standardındaki yükseklikle dünyaya örnek olurken; Allah'ın yasakladığı şeylere meyil, emirlerini uygulamada ise gevşeklik anlayışının hakim olduğu zamanlarda ise gerileme dönemleri yaşamıştır. Günümüze gelince, yeraltı ve yerüstü nice zenginliklerin sahibi, savunma sanayii ve tarım alanlarında "varlıklı" diyebileceğimiz pek çok İslam ülkesi, maalesef kendinden beklenen "birlik ve beraberlik" tablosu içinde yer almamaktadır. Kısacası, "Müminler ancak kardeştirler!" ayet-i kerimesi bile müminlere tesir etmemekte, kardeşlik tesisi yerine, kardeşliğe engel hususlara takılıp kalınmaktadır. Geçmişte, birbirinin camilerini bombalayan şii ve sünni grupların Irak'taki çatışmalarına az mı şahid olduk?.. Doğrusu onları buna sevk eden tek bir ayet ve hadis yok iken nasıl oluyordu da bu anlamsız mücadele dinî bir kisveye büründürülüyordu?.. İşte "Vehn" hâli; bu psikolojiye esaret, bunu sorgulamaktan bile âciz bırakıyordu insanları ve toplumları…
Ara başlığımızdaki sorunun cevabı, kanaatimize göre, "Dünyevileşme" olarak da karşılık verebileceğimiz "Sekülerleşme"nin, müslüman toplumlarda -beklenenin üzerinde- oluşturduğu olumsuz etkidir. Evet, son yüz yıldır yaşananlar, müslüman toplumların "dünyaya meyli"nin son derece yüksek düzeylerde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Bir gözlemimizi burada sizlerle paylaşmak istiyoruz. İlk kez 1988 yılında bir umre vesilesiyle Haremeyn-i Şerifeyn'i ziyaret etme imkanına kavuşarak Mekke, Medine, Cidde ve Tâif gibi şehirleri görmek; 1992 yılında ise Yazarlar Birliği heyetiyle birlikte Şiiliğin merkezi olarak kabul edilen İran'ın Kum kentini ziyaret imkanına sahip olmuştuk. Sünni ve Şii anlayışın merkezi konumunda olan bu beldelerde şahit olduklarımız, İslam dünyasının geleceği hakkında olumsuz düşünceler beslememize sebep teşkil edecek nitelikteydi. Maalesef öyle de oldu… Bugün, körfez ülkelerinin başkanlarının, ABD Başkanı'na gösterdiği aşırı ilgi ve alaka, vehn kavramının bu toplumlarda nasıl da kök salıp zehirli bir ağaç gibi acı ve öldürücü meyveler verdiğinin resmidir.
Ülkemizde ikide bir ortaya çıkan karikatürler ve Kur'an-ı Kerim'e yapılan saygısızlıklarla şahit olduğumuz krizler, vehn belâsının, bu müslüman ülkenin de başına bela hususlardan biri olduğunun göstergesidir.
İzninizle gelecek yazımızda da vehnin ortaya çıkmasında rol oynayan önemli hususlardan bahsedelim. Görüşmek dileğiyle…
Mehmet Emin Ay
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.