Atide bir mazi rüyası
Rivayetlere nazaran yeryüzünde hayat, her gün ve her yıl bir öncekinden daha kötü olacak. Vefatının sene-i devriyesinde rahmete vesile olsun, Merhum Şevket Eygi bu gibi konulara sık temas eder ve böylece ahir zaman diliminde, ahvalinde yaşadığımızı hatırlatırdı. En azından makale veya kitabiyat bazında bu görevini ifa ederdi. Eğer gerçekten de ahir zaman diliminde, her gelen sene gideni aratıyorsa ya da her geçen gün öncekinden beter ise o zaman iyiler önden gidiyorlar. Öbür dünya iyilerin buluşma noktasını temsil ediyor. Geride çer çöp kabilinden (hüsaletu'n nas) insanlar kalıyor. Ashabın fakirleri ve miskinleri günlerden bir gün Peygamberin meclisinde zenginlerin ön alıp, mükafatları kaldırıp öteye gittiklerini hatırlatıyor ve geride hayır ve hasenattan kendilerine bir hisse ve pay kalmadığından yakınıyorlar. Hazreti Peygamber onları teselli ediyor ve zamanın devranında ve her diliminde daima alternatif iyilik yollarının eksik olmayacağını bildiriyor. Cömert tabakası mükafatları kaldırıp gitse de daima geride yerlerini dolduracak yollar bulunuyor. Bu serzenişe karşı hazreti Peygamber telafi yolunun her zaman açık ve mümkün olduğunu haber vermiştir. Necip Fazıl da bir hikayesinde bir ağanın dilinden şunu aktarır: «–Senin anlayacağın oğul; iyi insanlar, iyi atlara bindiler, gittiler!»"
Atide bir mazi rüyası
Bugün ecdâdımızın şanlı zaferleri, muvaffakiyetleri ve eserleri yâd edilip de; «Âhh şimdi neredeler?» diye figan edildiğinde, âdetâ kalbimize şu cevap doğmaktadır: "O serdengeçti kahramanlar, o korkusuz yiğitler, deryâ gönüllü vakıf insanlar; o yağız atlara binip gittiler!.."
'Tarih tekerrürden ibarettir' derler ve bunu genelde olumsuz anlamda kullanırız. Lakin olumlu zaviyeleri de vardır. Çölde bir vaha mümkün olduğu gibi atide bir mazi de mümkündür.
Kıyamet şirarın yani şer ehlinin üzerine kopacaktır. Yani kıyamet kötü insanların yüzüne kopacaktır. Bu açıdan öteye gidenler genellikle iyi insanlardan mürekkep oluyor. İyiler bu dünyayı boşaltıyor, öteki dünyada buluşuyorlar.
Bekir Uysal hoca yine azizliğini yaptı ve eski bir aşina simanın göçünü haber verdi. Sakarya Bulvar'da Sultan Baklavalarının sahibi Osman Kiremitçi'nin vefatını haber verdi. Çoktan beri hasta olduğunu ve Düzce Tıp Fakültesinde yattığını, tedavi gördüğünü duyuruyordu. Akşam sabaha vefat haberi bekleniyordu.
Bu haberlerin aynasında hemen babasının münis silüeti ve siması aklıma düştü. Ağa Camii, Uzun çarşı ile Orhan Camii üçgeninde çek çek arabasıyla mekik dokurdu. Eşya taşırdı. Hiç boş vakti olmazdı. İşinden de yüksünmezdi. Çarşıdan herkese gülücükler atarak geçerdi. Adeta o nesille birlikte Sakarya'da kendi asr-ı saadetimizi yaşamıştık. Tevazusu iğreti değildi adeta üzerine sinmişti. Onda bir gösteriş hali değildi. Bir görmeliydiniz. Daima mütebessim çehreli idi ve şükür halini yansıtıyordu. Yüzünün hatları sevinç dolu, hayat dolu idi.
'İyilik geçişlidir' derler. Onun munis çehresini gördüğünüzde yüzünüzde çiçekler açar ve tebessüm yayılırdı.
Sonra ABD'den geldiğinde nasıl olduysa oğlu, Osman Kiremitçi ile tanıştık. Hikayesi, bir yerde ortak hikayemizdi. Bir yerde de onun mahrem hikayesi idi. Suriye'de medreselerde okuduğunu biliyordum. Lakin geçmiş gün tafsilatına vakıf değilim. Ortak dostumuz Bekir Uysal hoca bazı karinelere istinaden zannı galip ile onun muhtemelen Gazali döneminden beri dönüşüm geçirerek Şam'da varlığını koruyan Emniye Medresesi'nde okuduğunu düşünüyor. Bir ara Türkiye'ye dönüyor lakin maişet derdiyle ver elini ABD! Leyleği havada görmüş olmalı. Burada çoluk çocuğa karışıyor. Belki de ilk günlerinde veya devamında 'pompacı' dedikleri benzin istasyonlarında çalışıyor. Çocuklar büyüyünce Amerikan hayat tarzında ve toplumunda erimelerini önlemek için yeniden yurda dönüş yapıyor.
ABD safhası bitse de imtihanlar bitmiyor.
Bulvar hizasında toprağından veya temelinden bir dükkan satın alıyor. Sonra orasını Gaziantep tarzı baklavacı dükkanı olarak işletiyor. Benzerlerinin yaptığı gibi Gaziantep'ten bir usta getiriyor ve bu yöntemle müşterilerin midelerine kaliteli hizmet sunuyor. Tatlının her çeşidine hitap ediyordu. Akşamları bazen oradan geçerken dükkanına bir göz attığımda, bir not yazılı buluyordum: Bugünkü tatlı çeşitlerimiz tükenmiştir! Herhalde buna Amerikan tarzı reklam derler!
Sonraki yıllarımda İstanbul'a taşındığımdan Osman abi ile görüşmelerimiz sekteye uğramıştı. Daha doğrusu eski yerinde bulamıyordum. Meğer dükkanını deprem sonrası olmalı devretmiş.
Bulgaristan'da Şumlu veya Deliorman yöresinden önce Bafra sonra da Sakarya'ya yerleşiyorlar. Önce Şeker Mahallesinde eğleşiyorlar ardından da Semerciler'e taşınıyorlar.
Vefatıyla birlikte güzel insanlardan birisi daha önden gidenlere katıldı. Mekanı, mekanları cennet olsun.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.