Mustafa Özcan
14.08.2025
Mustafa Özcan
Direniş silahı, mezhep silahı!
Tüm Yazıları

Direniş silahı, mezhep silahı!

Irak ve Lübnan hükümetleri silah tekelinin sadece devlet elinde olması gerektiğini savunuyor. İran ise direniş ekseni adı altında devlet içinde devlet konumunda olan silahlı milislerin varlığını savunuyor. Yılbaşına kadar Hizbullah'ın silahlarından arındırılması programına karşı çıkıyor. Irak hükumeti de Haşd-i Şabi'nin silahtan arındırılmasını isterken Lübnan hükumeti de Hizbullah'ın silahının direniş adına tescilli ve dokunulmaz olduğu tezine karşı çıkıyor. Tek meşru silahlı gücün devlet olduğunu vurguluyor (https://www. youtube.com/watch?v=0fEomT-0uFA&t=1246s). Lübnan'da tek silahlı milis gücü Hizbullah. Sünniler ve Maruniler böyle bir güçten yoksun. Bununla İran ekseni Sünniler üzerine bir otorite kuruyor. Irak'ta da yine ordunun dışında elinde silah bulunduran ve tekeli kıran Haşd-i Şabi güçleridir. Lübnan'da alışılagelmiş tasnifiyle Hizbullah'ı direniş gücü saysak bile Irak'ta Şii milisler kime karşı direniyorlar? ABD'ye karşı direniyorlarsa ABD'yi zaten onlar getirmedi mi?

Taif Antlaşması'na göre İsrail'e karşı mücadele devletin tekeli altındadır. Milislerin değil. Böyle olmasına rağmen İran gün ortasında tezvirat yapıyor ve rüya görüyor! Hizbullah'ın silahlardan arındırılmasını isteyenleri direniş düşmanı ilan ediyor ve İsrail işbirlikçisi olarak yaftalıyor. Hak onların tekelinde deveran ediyor olmalı ve istedikleri yöne çekebiliyorlar! Taif Antlaşması 22 Ekim 1989'da imzalandı ve 5 Kasım 1989'da Lübnan Parlamentosu tarafından onaylandı. Maalesef 'direniş' propagandası üzeri çiğnene çiğnene müsellem ve ezber haline gelmiştir.

Buna mukabil meseleyi kaşıyan İsrail ile ABD, kartları ve hatları karıştırıyor. Şii Sünni gerilimini tırmandırıyor.

Kissinger tarafından, işgal edilen Golan Tepeleri'ne karşılık Lübnan'ın Hafız Esat'a sus payı olarak peşkeş çekildiği dillere destandır. Lübnan Suriye'nin nüfuz alanı yapılmıştır. Kontrolüne verilmiştir. Refik Hariri'nin öldürülmesinden sonra ise Suriye güçleri Lübnan'dan sürülmüştür. Şimdi tarih tekerrür ediyor gibi. ABD'nin Suriye Temsilcisi Tom Barrack yeni Suriye rejiminin Lübnan'ın kuzeyinde yer alan Trablusşam'ı alabileceğini düşünmekte belki de yem atmaktadır. April Glaspie'nin Saddam'a yaptığı kılavuzluğa benzer bir kılavuzluk yapmaktadır. Bu durumda bir kez daha Golan Tepeleri'nin işgali karşılığında Lübnan'dan bazı toprak parçalarının Suriye ile gayri resmi takası önerilmektedir.

Lübnan'da iki ateşli gündem maddesi bulunmaktadır. Bunlardan birisi Hizbullah'ın silahının müsadere edilmesi. İkincisi de Suriye'nin bölgeye uzanmasıdır. Daha önce ateşkese evet diyen İran şimdi yan çiziyor. Direniş adini verdiği Hizbullah silahlarının kırmızı çizgileri olduğunu ve müsadere edilmesini kabul edemeyeceklerini söylüyor. İsrail'in derdi ise Hizbullah'ın silahtan arındırılmasının Lübnan hükumetine bırakılmasıdır. Bu durumda Lübnan'da bir iç kargaşa ve çekişme baş gösterebilir. Yıpranma savaşı çıkabilir. Bu durumda İsrail elbette artıya geçer. Kolay yoldan amacına ulaşır. Bunun olmaması için İran'ın Lübnan ile Irak'ın hükümranlığını teslim etmesi gerekir.

Elbette Lübnan ordusu İsrail ordusu değil. Silah bulundurma hakkı sadece devlete aittir. Bu açıdan silahların Lübnan ordusuna devri yerinde bir uygulamadır. İkincisi sınırda Hizbullah değil de Filistinliler olsaydı (İran ile yıldızları barışık olmayan) İran yine de direniş adına onların silahını savunur muydu? Kesinlikle hayır. Burada şunu söylememiz gerekir: Filistinliler ve Hamas kendi yurtlarını savunuyor. Hizbullah ise devlete rağmen Lübnan'ın hükümranlık hakkını savunur görünüyor! Gerçekte ise çiğniyor! Dolayısıyla Hamas direniş silahını temsil ediyor. Hizbullah ise mezhep silahını. İran Lübnan'a hangi sıfatla karışıyor? Filistin'den farklı olarak Lübnan'ın ordusu var ve az-çok sınırlarını savunacak güçte!

Hizbullah'ın silahı, direniş değil mezhep silahıdır! Neden? Zira bu direnişe Sünnileri katmamaktadır. Hatta zamanla güney Lübnan'da Sünni direniş odaklarını tasfiye ederek onların yerini almıştır. Direniş adına tekel kurmuş ve bir mezhebin propaganda aracı haline gelmiştir. İran bu iddiasını veya propagandasını sürdürebilmek için Hizbullah'ı bostan korkuluğu gibi ayakta tutmaya çalışıyor.

Konunun uzmanlarından Lika Mekki şunları kaydediyor: "Hem Irak hem de Lübnan'da, İran yanlısı Şii güçlerin propaganda taktikleri, düşman olarak İsrail'den, tehdit unsuru ve algısı olarak Sünnilere kayıyor. Düşman tanımı İsrail'den, Sünni kesimlere kayıyor. Lübnan'da Hizbullah'ın propagandası, Sünni başbakan ve mezhebine iç tehdit olarak yaklaşıyor ve Hizbullah'ı ortadan kaldırmak ve Şiileri himayesiz bırakmak için Amerikan ve İsrail gündemlerine hizmet ettiğini varsayıyor. Silahı devlet tekeli altında bulundurma kararı alan kabine toplantısına Maruni Cumhurbaşkanı Joseph Aoun'un başkanlık etmiş olmasına rağmen, Maruni cumhurbaşkanından bahis yok. Sünni aleyhtarı seçici propaganda yapıyorlar. Sanki silahsızlandırmayı devlet değil de Sünni erk yapıyor!

Irak'ta da durum bundan farklı değil. Sünniler Amerikan gündemini takip etmekle suçlanıyorlar. Buna mukabil, milislerin ve Haşd-i Şabi'nin Şia'nın son savunma hattı olduğunu söylüyorlar. Bu benzerlikler planın Tahran'daki ana liderlik merkezinden kaynaklandığını gösteriyor. Tahran'ın bölgenin geleceğini umursamadığını ve bölgedeki toplum barışıyla ilgilenmediklerini gösteriyor. Egemen düzeni tehdit altındaysa onun için mezhep savaşları teferruattır. Buna aldırış etmeyecektir. Elbette bu, Irak ve Lübnan'da ona uyanların da ortak vizyonudur. Varlıkları ve silah zoruyla kazandıkları büyük çıkarları, onları muhafaza uğrunda savaşmayı göze almayı gerektiriyor. Ya da öyle inanıyorlar."

Hamas'ın silahı, direniş silahıdır Hizbullah'ın silahı ise zinhar mezhep silahıdır. İsrail nasıl Yahudiliğini silah zoruyla koruduğuna inanıyorsa Hizbullah da mezhebi çıkarlarını devlet otoritesi dışında edindiği silah stoklarıyla koruduğuna inanmaktadır. Al birini vur ötekine…

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları