Mustafa Özcan
15.10.2025
Mustafa Özcan
Ateşkes: kimin zaferi, kimin hezimeti?
Tüm Yazıları

Ateşkes: kimin zaferi, kimin hezimeti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan Şerm el-Şeyh dönüşü gazetecilere bir durum değerlendirmesi yaptı ve Hamas ile İsrail arasında varılan anlaşmanın mahiyetine dair birkaç kelam etti. Bunun bir barış değil ateşkes anlaşması olduğunu vurguladı. Peki, neden barış değil de ateşkes anlaşması? Öncelikli olarak ateşkes süresi ne kadar uzarsa uzasın Hamas İsrail'i tanımıyor. Tanımaya da niyeti yok. Bir ara Hudeybiye anlaşmasını esas alarak İsrail ile 10 yıl sürelik uzun vadeli ateşkes anlaşması yapabileceklerini söylemişlerdi. Barış olabilmesi için Hamas'ın ilkelerinden ve ideolojisinden taviz vermesi ve vazgeçmesi gerekiyor. İsrail'in de tutumundan ve Hamas'ı tanımlama şeklinden vazgeçmesi gerekiyor. Fetih ile İsrail'in tanışma faslı uzun bir süreç almıştı. Sonuç itibarıyla Fetih seküler bir hareket ve ideolojisinden esneme yaptı. Evet! Şu söylenebilir Fetih de önceleri Hamas gibi İsrail açısından terör örgütü olarak tasnif ediliyordu. Aynı süreç Hamas için de işleyebilir mi? Bu bir temenniden öteye geçmez! O zaman ortada Hamas kalmaz! Fetih ve ortakları zamanla FKÖ adıyla muhtelif fraksiyonları çatısı altında barındıran bir çatı örgüte dönüştüler. Hamas hala bu çatı örgütte değil ve dolayısıyla İsrail ile FKÖ'nün yaptığı anlaşmaları tanımıyor. İsrail'in Kudüs inadı ve iki devletli çözümü fiiliyatta reddetmesi nedeniyle Oslo süreci tıkanmıştır ve Hamas da bu sürece anılan nedenlerle katılmıyor. Bunun yerine Hamas Hizbullah ve İran gibi direniş ekseni olarak tanımlanan ülke ve örgütlere yakınlaştı.

Ateşkes anlaşmasından sonra yeni bir fasıldayız süreç daha karmaşık bir yapı arz ediyor ya da denkleme doğru ilerliyor. Hesaplar karıştı. Süreçte çok ayrıntı var dolayısıyla toparlamak kolay değil. Lakin Netanyahu savaşla birlikte istediklerini alamadı. Netanyahu Arapça ifadesiyle me'zum bir kişilik, Yani muradına eremedi, yaralı bereli olarak kaldı. Eskiler buna na-murat oldu derler.

Kısaca Gazze ile İsrail arasında en azından şimdilik bir ateşkes iklimi doğdu. Lakin bu ateşkes iklimi de kırılgan bir yapıyı andırıyor. İki taraf da tam olarak muradına ulaşamadı. Gazze'yi kim yönetecek ve Hamas'ın silahları ne olacak soruları cevap bulmuş değil. Hamas teslim olmuş değil. Bu durumda şöyle bir sual ortaya atılıyor: İki yıl süren çatışmalar sürecinde kazanan kim, kaybeden kim? Şunu söylemek mümkün: İsrail bu ateşkesle birlikte sonuna bir adım daha yaklaşmıştır. Yenilmezlik payesi ve efsanesi çökmüş ve uluslar arası düzeyde yalnızlığı artmıştır. Bunun en önemli göstergelerinden birisi Trump'ın Şerm el-Şeyh'e davet ettirdiği Netanyhu'yu beraberinde götürememesidir. Çünkü o bir savaş suçlusudur ve uluslar arası ilişkilerde zehirli bir odak olmuştur. Şerm el-Şeyh'e gitmeye yüzü kalmamıştır.

Neden Şerm el-Şeyh'e gitmediği ve gidemediğiyle ilgili sorunun cevabı olarak birkaç tez ortaya atılmıştır. Bunlardan birisi zirvenin pek inandırıcı gelmese de Yahudilerin dini bayramlarından olan Sukkot, Çardak Bayramın denk gelmesidir. Netanyahu bu mazerete sığınmıştır. Bu mazeret kimseye pek inandırıcı gelmiyor. Çok su kaldırır. Geriye iki şık kalıyor. İç muhalefet ve istiskal. İstiskal babından Netanyahu'nun zirveye katılamaması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkisine ve restine bağlanıyor. 'O varsa ben yoğum' kabilinden bir tepki gösterdiği söylenmiştir. Lakin uçağının pisti teğet geçmesi tepkiye değil teknik bir meseleye yani pistte başka bir uçağın varlığıyla izah edilmektedir. Filistinli siyasetçi ve yorumculardan Mustafa Bargusi çok boyutlu tepkiden ve İsrail'i tanımayan ülkelerin muhtemel tepkilerinden bahsediyor. Netanyahu'nun çoklu tepkiler nedeniyle zirveye katılamadığını ifade etmiştir. Ayette belirtildiği gibi İsrail'in yüzü kızarmadan kararmaya geçmiştir. Hatta Halil Hayye gibi Hamas heyeti de ateşkesi müzakeresi sırasında gülümsemişlerdir. Bu İsrail'e yüzlerinin kararmasıyla alakalı ince bir mesajdır. Bu artık İsrail açısından sonun başlangıcını ifade ediyor. Netanyahu'nun kabinesindeki ultra radikaller de bu zirveye katılmasını halinde kabineyi terk edeceklerini söylemişlerdir. Netanyahu'nun katılımına her boyutta tepkiler vardı. Bir başka neden de Sisi'nin başlangıçta Netanyahu'yu davet etmemişti. Ama Netanyahu ile Trump baş başa vererek 'Kanbersiz düğün olmaz' tekerlemesini ispata çalışmışlardı. Trump'ın isteği doğrultusunda Sisi onu zoraki olarak davet etti. Ama başka engeller devreye girdi. Mısır ile İsrail arasında soğuk barış var. Filistin meselesinin askıda kalması nedeniyle Mısır-İsrail barışı bir türlü sıcak hale gelemedi. Her hafta veya iki haftada bir Sisi Netanyahu ile telefonda konuşsa bile onu Kahire'de ağırlamaktan çekiniyor. Sebebi Mısır halkının muhtemel tepkileri.

Başta söylediğimiz gibi İsrail'in yalnızlığı giderek artıyor. Geçmişte Filistin meselesi bölgesel bir mesele idi. Şimdi ise küresel bir mesele olmuştur. Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto'nun İsrail'i ziyaret edeceği duyurulmuştu. En azından bu İsrail'in bir nebze yalnızlığını kırma konusunda yararlı olabilirdi. Lakin Endonezya beklendiği gibi böyle bu türden üst düzey bir ziyareti göze alamazdı. Halbuki Trump ve Neoconlar Endonezya hakkında oldum olası iyimser düşünürler. Paul Wolfowitz gibiler bu ülkeyi kendilerinden sayarlardı. Kısaca İsrail zor zamanda yalnız kalmıştır. Bu yalnızlığı Trump bile gideremedi. İsrail'de de Netanyahu'nun paçasını kurtarmak için şefaatçi olmaya çalıştı ama nafile. Cumhurbaşkanı Herzog'a 'Netanyahu iyi bir adam İsrail toplumu olarak affedin gitsin' demiştir. Filistinlilere kalırsa yeri cehennem. İsrail toplumuna veya uluslararası camiaya kalırsa yeri hapishane. Bugünlerde hapse giren Yahudi asıllı Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy de onun için emsal ve kötü bir örnek. Kaddafi'den aldığı paraların hesabını verememiştir. Bu yüzden de hapsi boyladı. Netanyahu'nun affı meselesinde de bir Kaddafi boyutu ve bağlantısı var. Kaddafi Arap Baharı patlak verdiğinde Tunus Lideri Zeynelabidin ile Hüsnü Mübarek'e kol kanat germiş ve onları toplumlarının öfkesinden kurtarmak istemişti. Mübarek 'çulsuzun teki yiyecek ve giyeceğini dahi ben temin ederim' şeklinde durumu kurtarmaya matuf sözler söylese de bu sözler durumu kurtaramamıştır. Trump da Kaddafi gibi Netanyhu için yalvarıyor ama nafile. Netenyahu'yu düştüğü çukurdan kimse kurtaramaz.

Sayesinde İsrail parya devlet olmaya doğru yuvarlanıyor….

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları