Mustafa Özcan
19.06.2025
Mustafa Özcan
İran-İsrail saflaşmasında nerede durmalı?
Tüm Yazıları

İran-İsrail saflaşmasında nerede durmalı?

İran ile İsrail arasında kızışma, vuruşma bütün hızıyla ve karşılıklı yıkımla devam ediyor. İslami kesimler de genel olarak İslami zeminden İran'ın desteklenmesi gerektiğine inanıyor, savunuyor. 'Bu defa İran!' diyenlerin sesi bir hayli kabarık ve yüksek çıkıyor. Söz gelimi Mısırlı dostumuz selefi çizgiden gelen Cemal Sultan, Dünya Müslüman Alimler Birliği eski Başkanı Ahmet Reysuni, Muhammed Muhtar Şankiti ve Fehmi Huveydi gibi zevat bu savaşta İran'ın desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Bu arada elbette kimse İsrail desteklensin demiyor! Huveydi de İslam dünyasında fiiliyatta iki mezhebin kaldığını; bunların direniş mezhebi ile anti direniş mezhebi olduğunu savunmaktadır. Yani İran ve ötekiler! Belli ki Sünniler adına mezhep meselesini hafife almaktadır. Üstadı Heykel'in izinden yürümektedir. Bunun yerine iki duruşun kaldığını söyleseydi bir diyeceğimiz olmazdı. Hatta Şankiti Suriye halkının İran'ı desteklemesi gerektiğini de savunmaktadır. Herhalde onlara katmerli acı vermek istemektedir. Bana göre bu tutum reşit ve yerinde değil. Bu tutumun hilafını savunanlar da var. Bunlardan birisi Züheyir Salim'dir. İran'ın yerinde Kuzey Kore veya Rusya olsaydı ve İsrail ile cepheleşse idi desteklemeyecek miydik? Mesele ideolojik mi yoksa daha ötesinde mi? Geçmişte Filistinliler İsrail'e karşı sol örgütlerin arkasında kenetlenmişlerdi. Sonra Hamas gibi İslami teşekküller ortaya çıktı! Bu kesimler de İran ile işbirliğine gittiler.

Bu tablo karşısında İran sahaya ümmeti veya ortak davasını savunmak için mi indi? Bunun cevabını bulmak için İran'ın kimliğini netleştirmemiz lazım. Molla rejimi mi İslam rejimi mi? Baştan beri hakkı olmadığı halde İran, rejimine İslam sıfatı ekledi, damgası vurdu. Bu yönüyle İslam'ı tekeline almak istedi. Kendince marka hakkını satın aldı. Kimileri bu ifadeden kaçınmak için 'molla rejimi' tanımında bulundu. Gerçekten de İran uygulamayı naslar düzeyinde değil veliyi fakih seçkileri üzerinden yapmaktadır! Başta İslami devrim yakıştırması yerinde değildi. İkinci olarak kimi İslam düşmanları da İran'ın açık ve gediklerini İslam'a mal etmek istediler. İslam'ı onun yaptıklarıyla değerlendirdiler. İran halkını sokağa davet eden konuşmasında Netanyahu böyle yaptı ve cani-katil İslami rejim gibisinden kem ifadeler kullandı. İslam yerine İran halkı vurgusunda bulundu. Aynısını kendince her kriz sonrası İran'a dönmeye hazırlanan devrik Şah'ın oğlu Rıza da yaptı. İslami rejime karşı halkı öne alan bir konuşma yaptı. Kraliyet rejimlerinin halkı temsil ettiğini bilmiyorduk. Dolayısıyla İslami rejim ifadesi iddia makamında yanlış olduğu gibi atıf bağlamında ve makamında da yanlıştır. İslam kutsaldır ve asaleten onu Hazreti Peygamber ve uygulamaları temsil eder. Kimse tekeline alamaz. Onun adına her uygulama eksiktir. Müslümanlar da İslam'dan anladıklarını uygulamaya çalışırlar. Dolayısıyla İslam ile Müslümanların uygulamaları birbirinden ayrılır. Kasıtlı olarak Humeyni bunları birbirine karıştırmıştır. Bunun tashih edilmesi gerekir!

İran ümmeti veya doğrudan İsamı savunmuş olmuyorsa peki kalkışmasını, kapışmasını nasıl tanımlamalıyız? Cihat dışında kalan ve Allah'ın birbiriyle savuşturduğu bir başka denklemin konusudur. Onu da Kur'an tedafüü yasası yani savuşturma yasası olarak ortaya koymaktadır. Buradaki mücadele İslam küfür savaşı değil insanların birbirini savuşturması halidir. Allah bazı güçleri karşılaştırarak mazlumlara alan açmaktadır. Meseleye böyle bakmak gerekir. Nitekim bu yöndeki ayet şöyledir: Eğer Allah'ın insanları birbiriyle defetmesi (savuşturması) olmasaydı yeryüzü mutlaka fesada boğulurdu.

Eğer İran İslami bir rejimse ve yaptığı cihat ise hepimizi -Suriyeliler de dahil olmak üzere- bağlayıcıdır ve üzerimizde biat hakkı vardır. Lakin bunu söylemek mümkün değildir. İran'ın kavgası ideolojik kavga değil maslahat ve çıkar kavgasıdır. Bugüne kadar karşılık vermeyi geciktirmesinin nedeni de budur.

İsrail'in başına gelenler geçmişte yaptıklarından bağımsız olmadığı gibi İran'ın başına gelenler de geçmişinden bağımsız değildir. İkisinin de arkası kirlidir. Etme bulma dünyasında yaşıyoruz.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları