Muvakkaten çekişmeye ara vermek
Bediüzzaman Hıristiyanlarla geçici uzlaşma (muvakkaten müsalaha) teklif ettiği gibi geçmişte Irak Müftüsü Emced Zehavi gibiler ve günümüzde de birçokları Şiilerle Sünniler arasında siyonizme, İsrail'e ve destekçilerine karşı muvakkat olarak çekişmeye ara verme ve bir araya gelme fikrini destekler. Sırayla bedel ödemektense Pakistan da bunu teklif etmektedir. Bunlar arasında geniş zeminde Müslüman Kardeşler özelde de İslami Cihat ile Hamas gelmektedir. Elbette bunlar arasında etkileşim (tefaul) matluptur lakin temahi yani birbirinde yok olma ve birbirinin yerine geçme ve vasfını kazanma ve kaynaşma doğru değildir. Muvakkaten medar-ı münakaşa ve niza meselelerinden kaçınmak akla yatkın olsa da yine de İran ile İsrail çekiç ile örs mesabesindedir. Süreçte kimin kiminle ittifak kuracağını kestirmek pek belli değildir. Bazıları masa altından da çalışmaktadır. Biz onların söylediklerine değil yaptıklarına bakarız.
Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip gittiği her yerde Sünnilik ve Şiiliğin İslam'ın iki kanadı olduğunu söylese de çoğu kez bu ikisi İslam dünyasına karşı mengene hükmündedir. İslam dünyası karşısında çekiç ile örs mesabesindedirler. Elbette daha büyük bela ve meydan okumalar karşısında medar-ı niza meseleler tecil edilebilir. Lakin mevani yani muvakkat engeller ve şartlar kalktığında eski statü avdet eder. Muvakkat musalaha ucu açık bir süreç değildir. Bediüzzaman bu meseleyi Şia'ya karşı teklif etmez bilakis Hıristiyan ruhanilere karşı teklif eder. "Hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar. Lem'alar, Yirminci Lem'a, s. 375)" Mısırlı Muhammed el Gazali'nin 'Dıddı Metain el Müsteşrikin/Oryantlistlerin Sataşmalarına Karşı' kitabında dediği gibi Allah'ın rahmetinden tek mahrum kitle zındıkadır. Dolayısıyla galiz kafire karşı ehven olanlarla ihtiyatlı işbirliği yapılabilir. Bu takdir ve içtihad meselesidir.
Bediüzzaman Şiilerle ilişkiler meselesinde ise şöyle der: "Ey Ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan anlaşmazlığı aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeden dinsizlik cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip ezmesinde istimal edecek. "Burada geçici bir statüden bahsedilmemekte bilakis aradaki niza ve çekişmenin tamamen kaldırılması teklif edilmektedir. Muvakkat yani geçici bir çözümden bahsedilmemektedir.
Çekişmeye mola vermek
Cezayir'de yayınlanan eş Şuruk gazetesinde yazan Sultan Bürkani tam da bu meseleye temas etmiş bulunuyor. 'Ertelenmesi gereken çekişme/El Hilafullezi yecibu en yüeccel' başlıklı yazısında Şiilerle Sünniler arasında çekişmeye muvakkaten yani geçici olarak ara vermeyi teklif ediyor. Elbette asli düşman İsrail'dir. Lakin fer'i düşman da İran'dır. İsrail devleti ve yapısı itibarıyla İran ise rejimi (İslam değil molla rejimi) itibarıyladır. Bazen aralarında rol dağılımına şahit olmaktayız. İrangate skandalı bunun tipik misallerinden birisidir.
Hazreti Ali ve ümmetin çoğunluğunu teşkil eden beraberindekiler ile Muaviye Bin Ebi Süfyan ve Şam halkının karşı karşıya geldiği ve çekiştiği bir ortamda Bizans İmparatoru çekişmenin ortasında fırsatı ganimet bilir ve Şam Hakimi/Valisi Muaviye Bin Ebi Süfyan'a ayartıcı bir mektup gönderir. Bir teklifi vardır ve şöyle der: Ebu Talip'in oğlu Ali ile aranızdaki çekişmeyi öğrenmiş bulunuyoruz. Hilafete sizin daha layık olduğunuzu ve yakıştığınızı biliyoruz. Buyruğunuz olursa bir ordu göndererek İmam Ali'nin kellesini dizinizin dibine serebiliriz. Sizden sadece buyruk bekliyoruz. Muaviye Bin Ebi Süfyan mektubu dikkatlice okur ve şu karşılığı gönderir. Muaviye'den Hirakl'e: "Kardeşler bozuştular ama senin aralarına girmeye ne hakkın var? Eğer dilini tutmazsan seni tenkil etmek için derhal bir ordu düzenler, hazırlar ve üzerine salarım. Bir ucu sende diğer ucu bende olur. Kelleni bana getirecekler ben de onu Ebu Talip'in oğlu Ali'ye sunacağım..." Arap dahilerinden olan Muaviye Bin Ebu Süfyan Hirakl'in kötü niyetini sezmiştir ve ona haddini bildirir.
Bu rivayet birçok tarihi kaynakta aktarılsa ve kayıtta yer alsa da Sultan Bürkani bu tarihi kaydı meşkuk sayar ve gerçek dışı bulur. Sabit olmasa bile bu temsili rivayetin İslam hakaikine uygun olduğunu söylemektedir. Evet idealler bunu emreder lakin gerçekler genelde başka vadide seyreder.
Yazarın mensubu olduğu Cezayirlilerde İran'a karşı haddinden fazla, ziyadesiyle bir sempati halesi var. Bu yazar (Sultan Bürkani) daha önce de Fatimilerle İran'ı ve Gazzelilerle Salahaddin Eyubi'nin tutumunu karşılaştırmış ve mukayese etmiştir. Şiilerin Fatimiler döneminde Sünnilerden destek aldıklarını nazara vermiştir. Bugünkü tabloya yansıtmıştır. Bugün ise Sünni dünya gerek İran gerekse İsrail gibi matruşka misali düşmanlarından medet umar bir haldedir. Fark burada yatmaktadır. Salahaddin Eyyübi'nin Şiileri bağrına bastığını ve birlik siyaseti güttüğünü söylemiştir. Çıkarımı pek doğru değildir. Salahaddin Eyyübi'nin tutumu hikmetle ve teenni ile bezenmiştir. Geçinme yoluna gitmiş, müdarat etmiş olabilir lakin kesinlikle onlara meylettiğini, taviz verdiğini bilmiyoruz. Neticeye gelecek olursak; Ben İran'dan hiçbir zaman emin değilim. Elinde Müslüman kanı var. Faize Rafsancani İran rejiminin Suriye'de yarım milyon Suriyeliyi katlettiğini ifade etmiştir.
Evet! Müslümanların, teker teker yenilmemek için kenetlenmeleri gerekiyor. Lakin bunun ön şartı da iç hastalıklarından kurtulmalarına bağlıdır. Müslümanların hastalıklardan beri ve selim olduğunu kimse söyleyemez. Bu hastalıklardan birisi de heva mesleğidir. Olaylar karşısında nefsimize göre tutum takınmaktır. Vazifeye kendimizden başlarsak yol alırız.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.