Din-Ateizm ilişkisi
Din yanlış anlatılır, yanlış anlaşılır ve yanlış uygulanırsa ateizme hizmet eder. Ona doğru kaymalara neden olur. Bu akımın önünü kesmek için dinin suistimaline izin vermemeliyiz. Tarih boyunca ateizmin gelişmesinde bu amiller etkili olmuştur. Bu nedenle de Mısırlı Muhammed Gazali Batı'da yayılan ateizm dalgalarının en azından yarısından din adamları veya dindar kitlelerin sorumlu olduğu görüşündedir. Onlar dini yanlış temsil etmişler ve yanlış uygulamışlardır. Dinin yerine clergy yani din adamları yani kilise geçmiştir. Din adına kurulan kurumlar ya da Kilise dinin başına bela kesilmiştir. Maalesef bazen de kanunun yerine kanun adamlarını koymaktayız. Aynı yanlış burada da karşımıza çıkmaktadır.
Yargıçlar kanunu uygularken heva ve heveslerinden tecerrüt etmelidirler. Yoksa cani ile aynı kefeye düşerler. İslam hukuk kitaplarında bu ayrımları anlatan 'edebü'l kadı' bölümü vardır. Kanunların yerine kanun adamları geçmemelidir. Yargıçlar şahsi sempatisini ya da öfkesini davaya karıştırmamalıdır. Bunu da Hazreti Ali'nin kaçındığı bir davranışla izah edebiliriz. Bir muharebede Hazreti Ali hasmını altına alır ve bir kılıç darbesiyle kellesini gövdesinden ayırmak üzeredir. Bunun üzerine alttaki düşman hazreti Ali'ye tükürür. Bunun üzerine cenge nefsimin payı giriyor diyerekten Hazreti Ali hasmını öldürmekten vazgeçer. Hasmı da bu şaşmaz adaleti görerek Müslüman olur. Dolayısıyla bu halis davranışla birlikte her iki taraf da kazanmıştır. Burada standart sadece ihlas olmalıdır. Nefsi duygular araya karıştığında dini duygular ve uygulamalar istikametinden şaşar ve şaibeli hale gelir.
Yanlış uygulamalar ve bunun kaynağı olan sığlık belası ateizm dalgalarını köpürtmekte ve güçlendirmektedir. Bunun için hocalar ve ya da dini anlatan kesimler dini de dünyayı da iyi bilecekler ve dini suistimalden/yanlış yorumlamaktan sakınacak ve kaçınacaklardır. Makamları birbirine karıştırmayacaklardır. Dini ahlaktan kopuk olarak yaşamak ve anlatmak da dinin zeminine zarar vermektedir. Dinin zarar görmesi sonuçta toplumun da zarar görmesine yol açar. Dini anlatırken fıtratın dışına çıkmamak gerekiyor. Ünlü Sefiller kitabının yazarı Victor Hugo hakkında Batı'da ateist olduğuna dair bir algı oluşmuştur. Halbuki bu kitap bilakis Türkiye gibi ülkelerde dini dalganın güçlenmesine hizmet etmiştir. Kitap böyle okunmuştur. Romanın başkahramanı Jean Valjean davranışlarıyla birlikte din adamının merhametini ortaya koymuştur. Dini romantik bir havada işlemiştir. Kur'an'ın da temas ettiği gibi keşişler arasında merhametliler vardır. Bu din ile ateizm gergefinde kalan kitlelerin tutunma noktasıdır. Din fedakarlığı öğütler ve din adamı da bunu davranışlarıyla temsil eder ve ortaya koyar. Keza Volter hakkında da ateist olduğuna dair nakiller yapılmıştır. Belki de öyledir ama sebebini sormak gerekir. Zuhayir Salim adlı Suriyeli eski muhalif bu hususta şunları söylemektedir: "Voltaire ve Victor Hugo gibi filozoflar, yazarlar ve şairler bize ateist olarak tanıtılsa da, gerçekte onlar, din adamlarının her türlü yozlaşmasına karşı devrimcilerden başka bir şey değillerdi! (https://x.com/zohersalm/ status/1942214396295688198)
"Esasında Sefiller de dönemine göre bir devrim kitabıydı. Elbette Victor Hugo gibi isimleri Bulgaristan isyanlarını bastırma konusunda Osmanlı'yı eleştirisi hoşumuza gitmeyebilir ve buna 'fihi nazar/konuyu gözden geçirmek yerinde olur' diyebiliriz. Bununla birlikte bu devrimcilere daha geniş bir zaviyeden bakmamızda da bir sakınca yoktur.
Onlar kendi zeminlerini de eleştirmişlerdir. Gerçekler karşısında tutucu olmamalıyız. Temelsiz taraf tutmalar adaleti gölgeler. Nerede olursa olsun hangi çağda yaşarsa yaşasın hakperestlere dost olmalıyız.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.