Ahmet Ağırakça
13.07.2025
Ahmet Ağırakça
Hz. Musa galip geliyor
Tüm Yazıları

Hz. Musa galip geliyor

Kur'ân-ı Kerim sihirbazlarla Hz. Musa'nın karşılaştıkları sahneleri ve aralarında geçen ateşli konuşmaları bize şöyle anlatmaktadır: (Mûsâ) "Önce siz atın" dedi. Onlar (ellerindeki sihir aletlerini) yere bırakınca insanların gözlerini büyülediler ve herkesi bir korku içinde bıraktılar. Sihirbazlar ortaya böylece büyük bir büyü koydular. Biz de Mûsâ'ya "Asanı yere bırak" diye vahyettik. Bir de ne görsünler, (bir ejderhaya dönüşen asa) onların uydurup düzdüklerinden yakaladıklarını yutup yutup duruyor. İşte böylece hak yerini buldu ve sihirbazların ortaya koyduğu her şey yok olup gitti. (Firavun ve adamları) artık oracıkta yenilmiş oldular, ardından da alabildiğine küçük düştüler. (Gerçeği ve vahyin etkisini anlayıp gören) sihirbazlar ise hep birden (iman ederek) secdeye kapandı. Âlemlerin Rabbine, Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine iman ettik" dediler. (el-A'raf, 7/116-122).

Hz. Musa'ya Rabbi tarafından bahşedilen mucizeler karşısında teslim olup hakikati gören ve iman eden sihirbazlar Firavun'un planlarını alt üst etmişti. Devletinin bütün danışmanlarıyla bir araya gelip kurdukları planlar suya düşmüş ve hepsi birlikte mağlup olmuşlardı. Firavun sihirbazlarla Hz. Musa'yı karşı karşıya getirip onun bir sihirbaz olduğunu, asla peygamber olmadığını halka göstermek istemişti. Ama bütün halkının önünde hemde onların milli bayramlarının töreni için toplanan Mısır'ın yerli halkı Kıbtilerle İsrailoğullarının gözleri önünde cereyan eden o sihirbazların gösterisinin nasıl perişan edildiği gerçeği Firavun'u şaşkına çevirmişti. Sihirbazlar artık iman etmiş ve herkesin gözü önünde âlemlerin Rabbına secde ederek Hz. Musa'nın bir sihirbaz olmadığını, Allah'ın risaletle görevlendirip halkına gönderdiği samimi ve görevli bir peygamber olduğunu ilan etmişlerdi. Yarışmacıların bir tarafı mağlubiyeti kabul edince artık hakikat ortaya çıkmıştı. Bunun karşısında Firavun deliye dönmüş tehditlerine sihirbazlardan başlamıştı.

Firavun, sihirbazlar ve Hz. Mûsâ üçlüsü arasında geçen bu konuşma ve diyaloglardan sonra gerçeği anlayan, bunun bir sihir değil de bir mucize olduğunu kesin olarak gören sihirbazlar hemen oracıkta secdeye kapanarak Hz. Mûsâ'nın peygamberliğini ve Allah'ın Alemlerin Rabbi olduğuna iman ettiklerini açıkladılar. Ancak Firavun, yenilip de Hz. Mûsâ karşısında ilah olduğunu iddia eden birisi olarak alabildiğince küçülmüş, rezil olmuştu. Bu sefer işi zorbalığa vurarak "Siz hepiniz bütün sihirbazlar bir olmuş, kendi aranızda örgütlenmiş, bizi ülkemiz ve iktidarımızdan etmek istiyorsunuz. Ancak buna müsaade etmeyecek ve sizi yok etmek için gereken önlemleri alacağız, yakında her şeyi göreceksiniz" demişti. Zira Firavunlar yönetiminde insanların hiçbir özgürlüğü olmayıp istedikleri gibi iman edemez ve istedikleri gibi yaşayamazlardı. İnsanların her türlü özgürlüğü kısıtlanmış olarak Firavunların kararına göre hareket ederlerdi. Firavun istediği cezayı muhakemesiz ve mahkemesiz uygulayabilirdi. Bu bütün beşerî sistemlerde aynı mantık ve uygulama vardır. Kendi sistemleri dışındaki bir inanç ve düşünceye asla müsaade etmez, buna aykırı davrananlar için hükümler koyup kanunlar yapar; aksine davrananları da cezalandırırlar.

"(Firavun) dedi ki: "Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Herhâlde size büyüyü öğreten büyü ustanız (Mûsâ) olmalı. O zaman haberiniz olsun ki ben de sizin el ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına astıracağım. (Benimle Mûsâ'nın Rabbinden) hangimizin azabının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu öğrenmiş olursunuz." (Ta-Ha, 20/71).

Aynı konu ile ilgili olarak olayı teyiden A'râf suresinde de şöyle buyrulur:

"Firavun: "Benden izin almadan mı ona iman ettiniz? Şüphem kalmadı; sizler bu şehrin halkını buradan çıkarmak için şehirde (bir araya gelip hep birlikte) kurduğunuz gizli bir tuzaktır bu, (ama başınıza gelecekleri) yakında bileceksiniz" dedi. "Mutlaka ellerinizi, ayaklarınızı verevine/çaprazlama kestireceğim. Sonra da mutlaka hepinizi (darağaçlarına) astıracağım. Sol bacakla sağ kolunuzu veya sağ bacakla sol kolunuzu çaprazlama kestirip idam edeceğim. (Musa, Harun ve bütün sihirbazlar: Önemli değil), biz, zaten sonunda Rabbimize döneceğiz" dediler. "Sen bizden sadece, Rabbimizden bize gelen ayetlere iman ettik diye intikam alıyorsun. Ya Rab, üzerimize sabır yağdır ve Müslümanlar olarak (bu iman üzere iken) canımızı al!" (dediler). (el-A'raf, 7/123-126).

Firavunun cezasının sade bir idam değil işkence ederek canlı iken kol ve bacaklarını çaprazvari kestirerek sonra da onları darağaçlarında astıracağını söylemişti. Ancak iman kalbe girdikten sonra zalimlerin zulüm ve işkencelerine hiçbir mümin aldırış etmez. Dünya hayatındaki işkencelerin ahiret hayatında sevap ve mükafatlara dönüşeceğini bilirler. Bütün peygamberlere iman eden müminler her dönemde ceberut yöneticilerin bu tehdit ve işkencelerine maruz kalmışlardır. Hz. Peygamber döneminde Mekke'li Müşriklerin tavrı aynen Firavun'un tavrı gibi idi. Mustazaf Müslümanlara yaptıkları işkenceler Bilal-i Habeşi'nin, Habbab'ın, Yasir, Sümeyye ve Ammar'ın direnişlerini bütün dünya bilmektedir.

Firavun'un bu tehditlerine karşı sihirbazların cevabı son derece manidar olmuştur: "(Sihirbazlar) dediler ki: "Bize gelen (ve gördüğümüz) bunca apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla (tercih etmeyecek ve hiçbir zaman) üstün tutmayacağız. Artık sen (bizim hakkımızda) ne hüküm vereceksen ver. Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirirsin." (Ta-Ha, 20/72).

Sihirbazlar bu tavırları ve duruşlarıyla Firavuna adeta meydan okumuş ve Allah'a olan iman ve tevekküllerini göstererek sözlerine şöyle devam etmişlerdi: "Rabbimiz her şeyden değerli, her şeyi ve bizleri yaratan yüce hüküm sahibidir. Senin hükmün sadece kendi devletinin sınırları içinde ve bu dünyada geçerlidir. Dünya hayatı da gönüllerini Allah'a bağlayan müminler için kısa ve değersizdir. Hüküm koymak ve toplumu rızasına uygun bir sisteme yönlendirmek ve evirmek sadece onun kararı ile olacak bir şeydir. Onların söylemleri ve imanları son derece açık idi:

"Artık biz Rabbimize iman ettik. Ümit ederiz ki günahlarımızı ve bizi yapmaya zorladığın/zorla yaptırdığın büyüyü bağışlayarak bizi affeder. Allah ('ın müminlere vereceği ödülü) hem daha hayırlı hem de (kâfir ve zalimlere uygulayacağı azabı da) daha devamlı ve daha kalıcıdır. Doğrusu (hesap gününde) kim Rabbine günahkâr olarak gelirse onun için cehennem azabı vardır. Orada ölüp kurtulamaz ve hayat da bulamaz." (Ta-Ha, 20/73-74).

Allah'a isyan edenler cehenneme atıldıktan sonra da hiçbir zaman ölemeyecek, sürekli yaşayacak ve hak ettiği ebedî azabın içinde olacaklardır. Ardı arkası kesilmeyen bir azap ve sonu gelmeyen bir işkence ile ebediyen yaşayıp duracaklardır.

Buna karşılık ise müminlerin durumunu da Rabbimiz şöyle açıklamaktadır: "Kim de (hesap gününde) Allah'a mümin olarak güzel davranışlarla ve yaptığı güzel ibadetlerle gelirse o gibi kimseler için en yüce derece, makamlar ve ortasından ırmakların aktığı Adn cennetleri vardır. Onlar orada sonsuza kadar/sürekli kalacaklardır. İşte (küfrün pisliklerinden, şirke götüren isyanlardan, her türlü günah ve kötülükten) arınan (ve Allah'a iman edip İslâm'a teslim olan) kimselerin göreceği karşılık budur." (Ta-Ha, 20/ 75-76).

Onun için Hz. Musa ve Hz. Harun ile sihirbazlar Allah'a olan iman ve güvenlerini açıkça dile getirerek: "(Önemli değil.) Biz, zaten sonunda Rabbimize döneceğiz" dediler. Sen bizden sadece, Rabbimizden bize gelen ayetlere iman ettik diye (bizi öldürmek istiyor ve mağlup olduğun için bununla bizden) intikam almak istiyorsun. Yâ Rab! Üzerimize sabır yağdır ve Müslümanlar olarak (bu iman üzereyken) canımızı al!m(dediler)," (el-A'râf,7/ 125-126).

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre Firavun'a karşı inanarak net bir tavır alan Hz. Mûsâ, Hz. Hârûn ve ilk büyük destekçileri olan sihirbazlar şöyle demiş oluyorlardı: "Bizleri ölümle tehdit ettiğin için iman etmekten vazgeçecek değiliz. Biz Rabbimizden gelen ilahi çağrılar ve bizzat gördüğümüz mucizeler karşısında teslim olup iman ettik. Sen, ey Firavun! İman ettiğimiz için bizden intikam almaya kalkışıyorsun." Ardından Allah'a dönüp "Yâ Rab! Bu küfür milletine, küfür devletine ve onun yöneticisi Firavun'a karşı vereceğimiz mücadelede bize yardımcı ol. Bize sabırlar nasip eyle. Üzerimize rahmetinle sabırlar yağdır. İman üzere, Müslüman olarak imanımızı korurken Firavun'un işkenceleriyle canımızı teslim edelim. Ölüm iman üzere nasip olsun." Bu bir tevhid şirk ve küfür mücadelesinde kararlı bir duruş sergileyen Hz. Musa ve ona iman eden müminler sabırla direnişlerini sürdürüp bu kutlu iman davasını zalim yönetici Firavun'a karşı sürdürmeye devam ettiler. Bundan sonra Firavun da yeni tedbirler arayışına girerek zulüm ve küfrünü sürdürmekteydi.

Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Ahmet Ağırakça

Ahmet Ağırakça Diğer Yazıları