Ahmet Ağırakça
18.08.2025
Ahmet Ağırakça
Tevbe için Tur'a çıkış
Tüm Yazıları

Tevbe için Tur'a çıkış

Hz. Musa'nın bunca davet ve iman telkinlerine, bunca muazzam olağanüstü mucizelerle kendilerine gelmesine ve en önemlisi denizin ortasından onları karşı yakaya geçirip Firavunun saldırısından kurtarmasına rağmen, Allah'ı ve Peygamberleri Hz. Musa ve Hz. Davud'u unutup buzağıya tapmaları isyankârlıklarını ve itaatsizliklerini ortaya koymuşlardı. Bunun sonunda Allah'ın kendilerini bağışlaması için Hz. Musa'ya kendilerine dua etmesini istemişlerdi. Pişmanlıklarını o an için belirtmiş ve tevbe etmişlerdi. Ama bu duaların ve kavminin tevbesinin kabulü için Hz. Musa yeniden Tur Dağı'na vahiy almak üzere çıkması gerekiyordu. Bu tevbeyi ve istiğfarı yapmak üzere aralarından belirli şahsiyetlerden oluşan bir heyet belirlemişlerdi. Hz. Musa kavminden yetmiş kişi ile birlikte tekrar Tur Dağı'na doğru harekete geçti.

Yüce Allah olayı kitab-ı celilinde şöyle anlatıyor:

"Musa, belirlediğimiz vakit (te kavminin tevbelerini arzetmek ve Rabbinden vahiy almak) için kavminden yetmiş adam seçti (ve onlarla birlikte Tûr Dağına çıktı. Bazıları Allah'ı doğrudan görmek istedi). Bunları da dayanılmaz bir sarsıntı tutuverince (Musa) dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizlerin yaptıkları yanlışlar yüzünden bizi helâk eder misin? Zaten bu senin bizim için uyguladığın bir imtihanındır. Sen onunla kimi dilersen hak yoldan uzaklaştırır, kimi dilersen doğruya ve hakka ulaştırırsın. Sen bizim velimizsin. (İşlerimizi kolaylaştıran, bize yol gösteren, her konuda bizim için hüküm koyan, bize yardım eden ve bizleri koruyan Rabbimiz sensin). O halde bizi bağışla, bize merhamet eyle! Çünkü Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bize hem bu dünyada hem de ahirette iyilik ve güzellikler yaz. Çünkü biz sana yönelip döndük." Allah buyurdu ki: "Ben kimi dilersem onu azabıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Rahmetimi, (Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle hareket ederek günaha düşmekten) sakınanlara, zekâtı verenlere, bir de ayetlerimize iman edenlere yazacağım. Onlar ki ellerinde olan Tevrat'ta ve İncil'de (isim ve sıfatını) yazılı bulacakları, kendilerine iyiliği emreden, onları kötülüklerden alıkoyan, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri de haram kılan, sırtlarındaki ağır yükü ve üzerlerindeki zincirleri kaldırıp atan (ağır sorumluluklarını hafifleten) ümmî peygamber olan Rasûle (Hz. Muhammed'e sav) uyarlar. İşte ona iman edenler, onu yüceltenler ona yardım edenler ve onunla indirilen nura (Kur'an'a) tabi olanlar var ya; işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (el-A'râf, 7/155-157). Maziyi ve Rasulullah Muhammed'in (sav) peygamberliği dönemini anlatan bir mesaj verilmiştir.

Söz konusu peygamber, kuşkusuz Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Israiloğulları'ndan istenen sadece yaptıkları o son derece akılsızca, çirkin putperest anlayışla buzağı heykeline tapınmaya kalkışmalarından tevbe etmek değildir. Bununla birlikte, bir de aksini yapmamak kaydıyla, hem ellerindeki kitap olan Tevrat'a ve peygamberleri Musa'ya, hem sonra gelecek kitap incil ve o kitabı getiren Hz. İsa'ya (as) ve hem de Allah'ın emir ve yasaklarının insanlığa son tebliğcisi, tüm insanlığın kurtarıcısı ve yol göstericisi; tek rehberi Hz.Muhammed (a.s) ile ona emanet olarak verilen Kur'an'a tabi olmaları istenmektedir.

Bu ayetlerde, İsrail oğullarının tarihi süreç itibariyle uzun sürecek ömürlerine işaretle, bu uzun zaman içerisinde Hz. Musa'ya yaptıkları gibi, diğer peygamberlere de yapacakları ihanete dikkat çekerek önceden önlem almalarını istemektedir.

Sözünde asla durmayan, yalan söylemeye alışmış ve hainlikle yoğrulmuş bir hayata sahip olan İsrail oğulları bilindiği gibi çoğu zaman bu ilahi emirleri asla dikkate almayacaklarına işaret edilmiştir. Rabbimiz şöyle buyurur:

"Bütün bunlara rağmen (tövbe edip) şükredersiniz diye sizi affetmiştik. Doğru yola gelirsiniz diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı (hak ile batılı ayırdeden hükümleri) verdiğimizi de hatırlayın. (İşte o zaman) Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim, gerçekten siz buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Derhal sizi Yaratana tövbe edin, nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratanınız katında sizin için hayırlı bir davranış olur. Bunların ardından Allah, tövbenizi kabul etti. Gerçekten O, kullarının tövbelerini çok kabul edendir, çok merhametlidir. Bir de hatırlayın ki siz (aranızdan Tur dağına çıkan yetmiş temsilci): "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görmedikçe sana kesinlikle inanmayız" demiştiniz. O anda siz bakıp dururken (gökten) bir yıldırım sizi çarpmış (hepiniz cansız bir şekilde baygın halde yerlere serilmiş olarak) baka kalmıştınız. Sonra (bu isteğinizden dolayı tövbe edip) şükredesiniz diye ölümünüzün ardından (bir gün sonra) sizi tekrar diriltmiştik (bir gün baygın kaldıktan sonra tekrar sizi kendinize getirmiştik)." (el-Bakara, 2/52-56).

Bunlar, İsrailoğulları'nın, Hz. Musa'nın payına düşen kesimden, tüm insanlığa verilen mesajlar ve ibret numuneleridir. Her bir olaydan büyük dersler çıkarılmalı ve İsrailoğulları'nın tutum, anlayış ve karakterlerinin nasıl olduğu anlaşılmalıdır. Hıyanetleri bırakmayan, yalancılıktan vazgeçmeyen, verdikleri sözden hemen cayan ve hiç bir zaman da değişmeyen İsrail oğulları karakteri iyice bilinmelidir. Günümüz dünyasının da baş belası olan bu terörist işgal devleti yüz yıldır katliam yapmaktan uzak durmayan Siyonist teröristlere karşı müminler son darbeyi, yok edici hamlenin bütün dünya tarafından yapılması gerektiği anlaşılmış olmalıdır.

Çölde Kendilerine Verilen Nimetlere Nankörlük Etmeleri

Hz. Musa, İsrailoğulları'nın bütün serkeşliklerine ve ona verdikleri eziyetlere ve çekilmez sıkıntılara rağmen yine onları bir an evvel rahat edecekleri dedeleri İshak'ın yaşadığı güvenli bir bölgeye götürmek istedi. Ancak kendilerine verilen bunca nimetlere sürekli itiraz edip çok basit taleplerle Hz. Musa'yı meşgul etmişlerdi. Rabbimiz onların bu tavır ve davranışlarını bize şöyle buyurup bilgilendirmektedir:

"Ve (Mısır'dan göç edip Sina Yarımadasına vardığınızda Tih çölünün kızgın sıcağında kavrulurken, "bizi bu sıcaktan kim koruyacak" dediğinizde sıcaktan etkilenmeyesiniz diye) sizi bulutla gölgelendirdik, (bizim yiyeceğimizi kim verecek dediğiniz anda da üzerinize gökten çiğ gibi damlayan ağaçların üzerinde zamk gibi yapışıp biriken bal gibi lezzetli) menn (kudret helvası) ve yine (gökten binlercesi havada uçuşarak üzerinize düşen pişmiş bıldırcın eti) selvâ indirdik. Size verdiğimiz helal rızıklardan yiyiniz (dedik). Onlar (isyan etmekle) Bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. Hani "şu kasabaya (Kudüs veya Eriha'ya) girin ve orada istediğinizi bol bol yiyin, kapısından secde ederek eğilip girin ve (kapıdan girerken) "hıtta" (Rabbimiz! bizi bağışla) deyin ki günahlarınızı bağışlayalım. Biz iyilik edip güzel davrananların ahiretteki karşılığını fazla fazla vereceğiz" demiştik. Ne yazık ki aralarından zulmedenler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Biz de fâsıklık edip itaat etmekten kaçındıkları için zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik. Hani Musa kavmi için su istemişti. Biz Musa'ya: "Asâ'n ile taşa vur" dedik. Hemen ondan on iki pınar fışkırdı. İsrail oğullarından her bir boy su alacağı yeri öğrenmişti. "Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak taşkınlık yapmayın" (demiştik). Hatırlayın siz, şöyle demiştiniz: "Ey Musa biz yalnız bir (çeşit) yemekle yetinemeyiz. Bizim için Rabbine dua et de bize yerde (topraktan) biten sebzelerden acur, sarımsak, mercimek ve soğan gibi şeyler versin." Musa dedi ki: "Siz hayırlı (ve lezzetli) olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise herhangi bir şehre çekip gidin, istediğiniz şey orada size verilecektir." Bundan ötürü üzerlerine aşağılık ve zavallılık/yoksulluk damgası vuruldu.; (Allah'ın rahmetinden yoksun kalıp) Allah'tan gelen bir gazaba uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmelerinden ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinden dolayı idi. (Ayrıca) bu, onların isyan etmelerinden ve taşkınlıklarından dolayı idi. İman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve sâbiîler'den kim olursa olsun Allah'a (ve son Peygamber Muhammed'e ve getirdiği bütün hükümlere) ve ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyenlerin elbette Rableri katında ecir (ve ödül) leri vardır. Onlar için korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir. (Hatırlayın) sizden (Allah'ın Musa'ya as. İndirdiği Tevrat'ın hükümleri ile hükmedeceğinize dair) sapasağlam söz almıştık. Tûr dağını da üstünüzde yükseltmiş ve şöyle demiştik: "Size verdiğimize sımsıkı sarılıp kuvvetle alın, içindeki hükümleri de hatırlayın ki (içine düşebileceğiniz kötülüklerden) korunmuş olasınız. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Eğer üzerinizde Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı elbette zarara uğrayanlardan olurdunuz. Sizden cumartesi günü (balık avlama yasağına uymayan atalarınızın başına gelen felaketlere aldırış etmeyip Allah'ın emirlerini çiğneyip) Allah'ın belirlediği sınırları aşanları biliyorsunuzdur. Biz de onlara: "Aşağılık maymunlar olun" demiştik. Biz bunu hem orada bulunup görenlere hem de sonradan gelenlere bir ibret levhası, bir ders, Allah'ın emirlerine karşı gelmekten sakınanlar için de bir öğüt kıldık. (el-Bakara. 2/57-66).

Allah'ı görmeden Musa'ya iman etmeyeceklerini, üzrelerine uçuşarak inen pişmiş bıldırcın etleri ile selva tatlısına itiraz ederek mercimek, soğan sarımsak istemeleri, Cumartesi yasağını hilebazlıklarla delmeye kalkışmaları vs. Gibi çirkin davranışları onların tutum ve karakterlerini göstermektedir. Bu bilgiler kesin nas olan Kur'ân-ı Kerim ifadeleridir. Ama ne yazık ki yine Kur'ân'ın ifadesiyle Hz. Musa onlardan nasıl bezdiğini şu ayette açıkça görebiliyoruz:

"Hani Musa kavmine: Ey kavmim, benim, Allah'ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bildiğiniz halde niçin bana eziyet edip beni incitiyorsunuz?" demişti. Onlar haktan sapıp eğrilince, Allah da kalplerini eğip çevirdi. Allah yoldan çıkmış fâsıklar topluluğunu hidayete iletmez." (Saf, 61/5). Bu konuları ileride biraz daha ayrıntılı bir şekilde anlatacağız.

Ahmet Ağırakça

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Ahmet Ağırakça

Ahmet Ağırakça Diğer Yazıları