Mustafa Özcan
26.05.2025
Mustafa Özcan
Hafif meşrep hocalara karantina
Tüm Yazıları

Hafif meşrep hocalara karantina

'El Hacr es-sıhhi' ifadesi karantinayı ifade eder. Bulaşıcı hastalıklara karşı tedbir amaçlı bir uygulamadır. Karantina bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit bir süre kimse ile temas ettirmemek suretiyle alınan bir tedbir ve uygulamadır. Bu uygulama ihtiyaca binaen sosyal alanlara da yansımıştır. Karantinanın ya da hacrın kapsamı genişletilmiş ve mali tasarruflara da konu olmuştur. Kur'an 'mallarınızı akılsızlara ya da sefihlere teslim etmeyin' buyuruyor. Burada kamu yararı gözetilmektedir. Bununla birlikte Hanefi mezhebi reşit olmuş kişileri tasarruftan men etme anlamına gelen hacr uygulamasına taraftar olmamıştır. Daha sonra hacr uygulaması dini alana da yansıtılmıştır. Tabir caizse akılsızlara tasarruf hakkı tanıyan Hanefi mezhebi cıvık müftülerden bu hakkı esirgemiştir. Zira dini alan böyle müftülere bırakılmayacak kadar önemlidir. Böylece dini alanı karantina altına almıştır. Arapların 'men hebbe ve debbe' dedikleri gibi önüne gelen dini alanda ahkam kesmektedir. Tabii burada en büyük sorun 'müftiyi macin' adı verilen 'cıvık' ve 'yırtık' hocaların nasıl tespit edileceğidir ve kimler tarafından tespit edileceğidir! Tespitte merci neresi olacaktır? Muska yazanlar ya da sihir yapanlar takibat altına alınıyor sıra cıvık hocalara gelince merci bulunamıyor! Fikri alan kabul ediliyor. Elbette kimse ayranım ekşi demez.

Bununla birlikte günümüzde cıvıklığın en fazla görüldüğü alanların başında dini alan veya din işleri gelmektedir. Bir dönem bunların etkisinden kurtulamamıştık. Hatta Zekeriyya Beyaz ile birlikte 'dört beyazdan sakının' tekerlemesi meşhur olmuştur. Onunla birlikte din de alay konusu olmuştur. Zekeriyya Beyaz ile birlikte o dönemde yine Yaşar Nuri Öztürk ismi öne çıkmıştır. Bunlar reformist olmaktan ziyade popülist hocalardı.

Halkın veya birilerinin hoşuna giden şeyleri konuşuyorlardı. İndirme bindirme sistemi uyguluyorlardı. Kafalarına göre dinde eksiltme ve artırma işlemi gerçekleştiriyorlardı. Namazı Emevilere bağlıyor ve İslam'ın beş rüknünden biri olan hacca gidişleri de Araplara para kaptırmama namına sınırlamak istiyorlardı. Böylece müminleri haccın feyzinden ve bereketinden mahrum etmek niyetindeydiler. Kafaları karıştırıyor ve bulandırıyorlardı. Vahyin yerine hevalarını konuşturuyorlardı. Böylece din her yönden gölgeleniyordu. Din ile milletin kaynaşmasının önüne geçiliyordu. Bu sadece bizim musap olduğumuz bir dert değil. Bütün dünyada böyleleri var ve İslam adına yalan yanlış ahkam kesiyorlar.

Filistinli yazar ve Buti uzmanı Muhammed Hayr Musa en geniş görüşlere sahip olan Ebu Hanife ve arkadaşlarının dini alanı steril tutmak için cıvık hocalara sınırlama, bir tür hacr getirilmesini istediğini hatırlatmıştır. Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Ali Muhyiddin Karadaği bir ara cıvık hocalara veya teknik tabiriyle mucun sahibi ya da müfti-i macin sıfatı taşıyan kimselere hacr ve kısıtlama getirilmesini istemiştir. Bu hürriyeti kısıtlamak değil hürriyetin suistimal edilmesini önleyerek, değerlendirmektir. Bilakis ucuzlayan hürriyeti kıymetlendirmektir.

Hürriyet meselesi izafidir. Nitekim kadim zamanlarda şöyle söylenmiştir: Kola 500 asced/altın diyet takdir edildiği halde, neden çeyrek dinar mukabili hırsızlığa kesilmektedir? Bu orantısızlık neden? Hürriyeti değerli kılan ahlaktır. Ahlak gidince değeri düşmektedir. Kadı Abdulvehhab el Maliki bu teze karşı çok yerinde muhkem bir cevap vermiştir: Nefsini gemlemek ve dürtülerini kontrol etmek onun değerini artırmıştır. Oysa ki kesilmesi suretiyle kolun değersizleşmesi malı korumuştur! Buna ters etki derler!

İmam Şafii bir nazmında 'ilim nurdur, asiye verilmez' demiştir. Aksi takdirde insanlar bocalayacak ve dinlerinde fitneye düşeceklerdir. Dinin en temel rükünleri tartışmaya açılacaktır. Bununla sosyal bünyede çatırdamalar kopacaktır. 'Ma ülime mine'd dini bizzarure' olarak ifade edilen dinde cehaleti mazur olmayan temel meseleler tartışmaya açılacaktır. Hazreti Ömer veya Hazreti Ali'den menkul bir ifade var, şöyledir: İki sınıf belimi büktü. Onlar karşısında çaresiz kaldım; cahil abid ile cıvık ve yırtık hoca (abidun cahil ; alimun mütehettik)! Burada amiyane tabir kullanmak zorunda kaldık. Eskiler hetkü'l estar yani perdeyi yırtma tabirini sık kullanırlardı.

Günümüzde her yerde bu hoca tipleri arttı. İlmiye sınıfı içine de populizm karıştı. Katip Çelebi'nin dediği gibi günün modası şu oldu: Halef tu'ref. Muhalefet et, meşhur ol. Bu akımın önünü almak zorlaştı. Doğrusuyla eğrisinin arasını ayırabilenler de azaldı. Elbette bunları amellerinden ve yaptıklarından tanımak mümkün. Bunlar hakkında düzenleme getirilebilir mi? Elbette mümkün ama tes'ir/narh meselesi gibi ucu açık bir durum. Merci belirlemekte sıkıntı var!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları