Yeni dönemde Suriye’de İhvan dışlandı mı?
Her hareketin bir dönemi ya da eşref saati vardır. Bazen de misyonlarını tamamlarlar kenara ve tarihe çekilirler. Şartlar muayyen dönemlerde sadaretini ya da öncülüğünü sağlar ve pekiştirir. Suriye'de İhvan'ın yükselişi Esat hanedanlığı ile birlikte anılmıştır. Elbette öncesi de vardır. Azınlıklara ve sola karşı durmuşlardır. Suriye'de İhvan'ın yükselişinin iki nedeni vardır. Nuseyrilere dayalı azınlık iktidarı, ikincisi de İsrail'dir. Bu iki husus birbirinden bağımsız değildir. Esat hanedanlığının azgınlığı, onlara karşıt bir rol biçmiştir. İbni Teymiye gibilerinin tekfir ettikleri muayyen bir zeminden ve zümreden gelen Esat ailesi ters ve karşı etki ile İhvan'ın yükselişine tanık ve basamak olmuştur. Suriye İhvan'ına nazaran Irak İhvanı bu amillerden yoksun olduğundan fazla parlayamamıştır. Lakin Hama katliamından sonra hareket duraklamış ve içerideki dinamizmini kaybetmiştir. Bununla birlikte iki yönüyle anılmış ve tarihe geçmiştir. Azınlık pozisyonundaki Nuseyri rejimle ile birlikte onunla ittifaka giren İran Devrimi ile erken dönemde mücadele başlatmasıdır. Bir de İsrail faktörü vardır. Fikir öncüleri İran devrimini ya da Humeynicilik cereyanını teşhiste yanılmamıştır.
Kütüphanemdeki yerini tayin edemediğimden birkaç gün evvel Fatih'teki kitapçılara (Arapça eserler satan) uğradığımda Said Havva'nın küçük ama etkili eseri olan El Humeyniye: Şuzuzun fi'l Akaid ve Şuzuzun Fil mevakif/ Humeynicilik: İnançta ve eylemde aykırılık adlı eseriyle karşılaştım ve bir defa daha edindim. Bu hususta Ebu'l Hasan en Nedevi ile birlikte en keskin teşhislerden birisini Said Havva yapmıştır. Salih Ekinci hoca bir konuşmasında Said Havva'nın kimi zaman hamasette ölçüyü kaçırdığını söylemektedir. Mesela İhvan genel olarak Filistin cephesinde mücadele ederken ya da cihat ederken bunun zamanla kendisini rejimle çatışma ortamına sürükleyeceğini hesap edememiş ya da bu ihtimali fazla dikkate almamıştır. 2006 yılında Filistin'de yapılan seçimlere katılmaları da böyle bir hesap hatasıdır. Mürsi'nin cumhurbaşkanlığı adaylığı da öyle! Halbuki devlet dikkate alınmadan yapılan cihat faaliyetleri dahili çatışmaya veya en azından çekişmeye götürür. Yoksa ikilik doğması kaçınılmaz olur. Bunun sonucu İhvan Mısır'da yasaklanmış Afgan cihadı sonrasında 'Afgan Arapları' akımı veya ifadesi aleyhinde küresel bir abluka uygulanmıştır. Zira devlet hesaba katılmadan başlatılan cihat faaliyetleri eninde sonunda çatallaşmaya götürecektir. Cemaatler kendilerini irşatla sınırlandırmalıdır. Bu kimilerine yavan gelebilir halbuki etkisi şamildir. Salih Ekinci hoca bunu sezmiş. İhvan deneyimiyle alakalı olarak zamansız ve zeminsiz bir hamasetten bahsetmektedir. Aynısını Aksa Tufanı için de söyleyebiliriz. İhvan her zaman erken davranmış ama hedefe ulaşmakta hep gecikmiştir. Usulde bir kaide vardır: Men istace'le'şşey'ekable evanihi ukibe bihirmanihi. Acele eden ve giden, mahrum kalır. Şahsi düzeyde de cemaat düzeyinde ve düzeninde de böyledir.
Gelelim sorumuzun cevabını armaya. Suriye'de hareket ve fikir düzeyinde eskisi gibi İhvan'ın izlerine pek rastlanmamaktadır. Kimileri de bundan yola çıkarak yeni dönemde İhvan'ın dışlanmışlığından söz ediyor. Halbuki İhvan hem Irak hem Lübnan gibi yakin coğrafyalarda da fikri liderliğini yitirdiği için gerilemiştir. Ya da duraklamıştır. Zira eylem düzeyinde hamleleri boşa gitmiştir. Sadece Ürdün'de Hamas ve İsrail meselesiyle bağlantılı olarak etkisini sürdürmektedir. Lakin Ürdün Haşimi Kraliyeti de bu nedenle onların önünü kesmeye çalışmış ve başlangıçtan beri açık ve meşru dairede hizmet eden İhvan'ı yasaklamıştır.
Yeni dönemde İhvan'ın öncü kuşağı ortalıkta görünmemektedir. Nedeni de İsam Attar gibi tarihi liderlerin vefat etmiş olması veya kabuklarına çekilmeleridir. Destansı mücadele dönemi kapanmıştır. Aachen da Mescid-i Bilal'i yöneten İsam Attar burada aylık Raid dergisini çıkarmakta idi. Bir iki sene evvel vefat ediyor. Esat rejimine hayat arkadaşı eşi Benan Tantavi'yi kurban vermiş bir isimdir. 2011 yılında Suriye'de devrim kıvılcımının ulusal çapta yeniden yeşermesi ve esmesinden sonra İstanbul'da konuyla ilgili toplantılara katılmıştır. Yaşasaydı, zaferi görseydi belki o da Adnan Arur gibi ulusal direniş kahramanı olarak kitlelerin önüne çıkar ve birkaç kelam ederdi.
Londra'daki eski sözcülerinden Zuheyir Salim beyin ifadesiyle İhvan'ın Suriye'de blok bir talebi yoktur. Onun ifadesiyle blok olarak da dışlanmamıştır. Lakin İhvan'ın düşmanları sadece Esat rejimi ve İran ile sınırlı değildi. Arap Baharı'ndan sonra Arap rejimleri de aleyhine geçmiştir. Elbette ilk mücadelenin sahipleri olarak burukluk yaşıyor olabilirler. Eski parlaklıklarından eser kalmamış olabilir. Ama bu alanda öncülüğü kimse onların elinden alamaz! Tarihi zaviyeden kimse ellerine su dökemez! Katkıları ve öncülükleri unutulamaz.
1950'li yıllarda kurulu rejimler üniversitelerde kümelenen sol dalga yerine onu dengelemek için İhvan'a başvurmuşlardır. Ömer Telmisani'nin ikrarıyla bu yönde Sedat'ın ayartmalarına muhatap olmuşlar lakin ayak diremişler ve işvelerine tepki vermemişlerdir. Sedat onların kapılarını çalmış ama bu kapı açılmamıştır! Mübarak döneminde ise bu defa İhvan'ı dengelemek için devlet eliyle ve katıyla Selefiler öne çıkarılmıştır. Kimilerinin ifadesiyle bunun nedenlerinden birisi Selefiliğin kokteyl misali her zeminden her eğilimden bal devşirmesidir! Cihatçı selefi hareketler ise pişmiş aşa su katmıştır. Onu da Camiye gibi devletçi akımlarla dizginlemişlerdir.
Suriye İhvan'ı eski bütünlüğünü kaybetmiştir. Suriye İhvan'ı özellikle de fraksiyonlar ile anılmıştır. Şam kolu, Hama kolu ve Halep kolu gibi. Bu kolların eğilimleri birbirlerinden farklıdır. Dolayısıyla blok halindeki bütüncül tutumlardan uzaktırlar. Tarihi zeminden aktüele; İhvan'ın illa da öncü konumda olması gerekmez. Lakin tarihi zeminden saygıyı hak etmektedir.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.