Mustafa Özcan
7.09.2025
Mustafa Özcan
İnsaflı Hıristiyanların Hz. Peygamberi tazimleri
Tüm Yazıları

İnsaflı Hıristiyanların Hz. Peygamberi tazimleri

Kimi insaflı ve bilge Hıristiyanlar İslami gerçeklerle tanıştıkça veya peygamberlik kanıtlarıyla buluştukça veya özümsedikçe Müslüman olmaktan kendilerini alamıyorlar. Ya da en azından İslam'ın faziletini ve üstünlüğünü perçinliyorlar, kabul ediyorlar. Bunlar arasında Yahudi bilginler ve bilge adamlar da var. 'Farahnake ya Resulallah' natıyla tanıdığımız Rum asıllı Yaman Dede bunlar arasındadır ve Mevleviliği ile ünlenmiştir. Ailevi bağlantılarına ve onların itirazlara rağmen şaşmadan seçtiği yolda devam etmiştir. Yolundan dönmemiş ve 'Hasune İslamuhu' dedikleri gibi sürecin sonunda güzel bir yad bırakarak ve iyi bir hal üzerine aramızdan ayrılmıştır. Aşık, maşukuna kavuşmuştur. Hazreti Peygambere iman, peygamberler silsilesine iman sürecini tamamlıyor. İslam, geçmişle bağlantıyı koparmıyor belki birbirine kavuşturuyor ve bağlıyor ve tamir ediyor. Bu yüzden Iraklı ulemadan Taha Cabir Alvani, Latin Amerika asıllı Müslüman kadınlara hitabında 'eski-yeni dininize veya yeni eski dininize hoş geldiniz' demiştir. İslam eskiden koparmıyor belki tamir ediyor. Bazı Müslüman olanlar da yeni durumlarını şöyle dile getirmişlerdir: Muhammed'i kazandım ama Mesih'i kaybetmedim! Belki İslam'da buluşma ve kaynaşma yolunu bulmuşlardır. Kimi Hıristiyanlar Hazreti Peygambere ve getirdiği son versiyonuyla İslam'a ilgilerini bi'setin ilk gününden beri devam ettirmişlerdir. Hazreti Hatice'nin dayısı Varaka Bin Nevfel bunlar arasındadır. Kendisine Namus'un yani Cebrail'in geldiğini söylemiştir. Mekke'den kovulacağını haber vermiş ve genç olması halinde yardımını esirgemeyeceğini söylemiştir. Tabii bunu söylediğinde bir piri fanidir.

Batı'da da İslam'a düşman olanlar olduğu gibi dost olanlar da çoktur. Kahramanlar kitabının yazarı Thomas Carlyle kahramanlar geçidinin başına Hazreti Peygamberi koymuştur. Amerikalı yazar Michael Hart da aynı meyanda '100 büyük adam: En Büyükleri Muhammed (SAV)'adlı bir eser kaleme almıştır. Bunlarda Hazreti Peygamber tebcil edilmiş ve gelmiş geçmiş en büyük insan olduğu ortaya konulmuştur.

Mısır'da da kimi Kıpti bilginler Hazreti Peygamberin nübüvvetini tasdik etmişlerdir. Nübüvvetinin iddia makamında değil temsil makamında olduğunu ikrar etmişlerdir. Nazmi Luka bunlardan birisidir. 'Muhammed: Er-Risale ve-r Resul/ Muhammed: Mesaj ve Peygamber' adlı kitabının yanında yine 'Muhammed fi Hayatihi'l Hassa/Özel Yaşamında Muhammed' adlı başka bir kitap daha kaleme almıştır. Bu kitaplarında hilafsız Hazreti Peygamberin peygamberliğini tasdik etmiştir. Bu kitap veya kitaplar 1950'li yıllarda Mısır milli eğitim bakanlığı tarafından müfredata eklenmiştir.

Ders kitabı olarak kararlaştırılmıştır. Lakin Kıptilerin itirazı üzerine geri çekilmiştir. Kendilerinden birinin İslam'ı övmesinin ve bunun okullarda okutulmasının Kıptiler arasında hoşnutsuzluk meydana getireceği ileri sürülerek kitabın müfredattan çıkarılması istenmiştir. Hayrın birçok muzır maniaları vardır. Bunlardan birisi de bu olmalıdır.

Bununla birlikte kitap Mısır'da bulunmakta ve erişimi önünde bir engel bulunmamaktadır. En azından İsam Tellime'nin beyanı bu yöndedir. Bu yönde ilgi çekici kişiliklerden birisi de yine Hıristiyanlık dairesinden Hazreti Peygamberi yücelten ve tebcil eden Lübnan asıllı Maruni Nasri Selheb'dir. Kıpti Nazmi Luka gibi ilginç bir kişiliktir. Lübnanlı hakşinas bir diplomat olan Nasri Selheb 1970'li yıllarda 'Mesih'in İzinde' başlıklı bir eser kaleme alıyor.

Bu kitabında mevcut haliyle Hıristiyanlığı analiz ediyor, yer yer eleştiriyor. Bir yıl sonra da Muhammed'in İzinde adıyla İslam'ı ve Hazreti Peygamberi ele alan başka bir kitap yazıyor. Nasri Selheb sonra da bir üçleme yapıyor ve Hazreti Ali'nin İzinde adıyla başka bir kitap daha kaleme alıyor. Zahiren Müslüman olmadığı halde duygu yüklü oluşu itibarıyla Nasir Selheb, Yaman Dede'yi ve içtenliğini andırmaktadır. Nasri Selheb 2008 yılında aramızdan ayrılıyor. (https://www.shorouknews.com/columns/view.aspx?cdate=07012022&id=1a849905-cec4-44a5-b5f9-e14af3c2813a).

Şöyle diyor: " İslam gibi Peygamberden önce gelen selef dinler veya mesajlar arasında salif/önceki peygamber ve resulleri tebcil eden ve saygı gösteren başka bir din bulunmuyor. Nüzül ve vahiy sıralamasına göre yine kendinden önceki dinler arasında diğer semavi dinlere saygı gösteren bir din yoktur. Kalemimiz belagatta hangi dereceye ulaşırsa ulaşsın İslam'ın hakkını vermemiz mevzubahis olamaz ve onun bizim kalemimize ve belagatına ihtiyacı yoktur. Kalemimizin İslam'a ihtiyacı vardır (Bu İslam literatüründe şöyle anılır ve ifade edilir: Ma Medehtü Muhammeden bimakaleti ve lakin medehtü makaleti biMuhammedin/ Makalemle Hazreti Peygamberi övmedim bilakis makalemi Muhammed ile süsledim) .

Risaletinin kapsadığı ruhi ve ahlaki servete ihtiyacımız var. Muhteşem Kur'an-ı Kerim'e ihtiyacımız var, ondan öğreneceklerimiz var. Aşağıdaki ayet ortak paydamız olmalı ve her gün bu ayeti okumalı ve ışığında dostane münasebetleri geliştirmeliyiz. İlgili ayet ilişkilerin omurgasını ve temelini teşkil etmektedir. Bu temelin üzerine inşa edilen binanın bir ucu göklere yol bulmalı ve dayanmalıdır. 'İçlerinden zulmedenler dışında kitap ehline karşı ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olanlarız."(Kur'an buyruğunun karşısında William Boykin gibi nadan ve yobaz bazı Hıristiyanlar ise tanrılarımızın bir olmadığını ayrı ve farklı olduğunu söylüyorlar. Bu durumda ilişkilere cehalet hükmediyor. Ona göre İslam Allah diye putu tarif ediyormuş !).

"Kur'an, gökten indirilen kitapların tek olduğunu ve aslının Allah katında bir olduğunu vurguluyor. Fakat kitaplar arasında Kur'an kadar ilahi inayete mazhar olan başka bir kitap da bulunmuyor. Diğer kitaplar mahfuziyette Kur'an kadar şanslı değillerdi." (Nedeni, Kur'an Allah'ın koruması altında bulunmaktadır. Diğer kitaplar ise din adamlarının korumasına tevdi edilmişti). Nasri Selheb şöyle devam ediyor:" İslam bütün zamanlara ve mekanlara, bütün insanlığa hitap ediyor. Sadece Müslümanlara değil bütün iman gruplarına, milletlere hitap ediyor. İslam böğrünü ve sinesini bütün insanlığa açıyor, bütün insanlığı kucaklıyor."

Hz. Muhammed'in (sav) peygamberlik mirasından şöyle söz ediyor: "Mirasınız sadece benliklerde ve kalplerde değil, aynı zamanda hayatın kendisinde de yaşamalıdır. Mirasınız bir okuldur, ekoldür, minberinden gönüllere vaazlar taşar ve sınıflarında dersler zihinlere yazılır. Ne kadar zor veya karmaşık olursa olsun, her sorun için eserlerinizde bir çözüm buluruz."

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Mustafa Özcan

Mustafa Özcan Diğer Yazıları