Ümmetin duygusal birliği
Katar'ın ve Hamas'ın İsrail saldırısına maruz kalmasından sonra alınacak tedbirleri görüşmek üzere Arap Birliği Doha'da toplanıyor. Lakin burada alınabilecek tedbirler veya kararlar sınırlı bir düzeyde kalmaya mahkum görünüyor. İnşaallah hilafı olur. Zira Arap Birliği hiçbir zaman tam olarak Arapları temsil etmedi. Bilakis kararları daha çok dışarıdan dikte edildi. Araplar bu halleriyle düşman kardeşleri temsil ediyorlar. Çareleri mayalarına geri dönmek ve birlik olmaktır. Birlik olurlarsa ortada İsrail diye bir sorun kalmaz. İsterlerse savaşa girmeden dahi İsrail'e felç edebilir ve abluka altına alabilirler. Karadan ve havadan ablukaya alabilirler. Lakin aksine 1981 yılında Irak'ın nükleer reaktörünün vurulması da dahil İsrail bu saldırılarını hep Arap hava sahasını kullanarak yapmıştır. Arapların kendi aralarında savaş yapmaları adeta İsrail'e nazaran daha kolay ve ehven görünüyor. Zira İsrail'i acımasız ve gaddar biliyorlar. Bir de arkası sağlam! Haksız da sayılmazlar. Katar saldırısında da İngiltere, Fransa gibi ülkeler devreye girmiş ve seferber olmuşlardır. Arap ülkelerinden bazıları da ona hava sahasını açmıştır. Oysa ki tersi yönde kararlılığa ihtiyaç var. Savaşa bulaşmadan aradan sıyrılan ben olayım ve canımı kurtarayım hesabı ancak İsrail'in ekmeğine yağ sürer ve kişiyi işbirlikçi düzeyine indirir. Sonra da 'beyaz öküzün yendiği gün yendim' diye dövünürler. Bugün Ramallah varlığını İsrail ile sunduğu güvenlik hizmetlerine borçludur. Bu nedenle ümmet şuurunu ve birlik beraberlik şuurunu yeniden geri kazanmak zorundayız aksi halde bu makus talihi yenmek zor olacaktır. Tek çıkış yolu var bu da birlik yoludur. Salahaddin Eyyübi, Kudüs'ü Haçlılardan birlik beraberlik ruhuyla geri almıştır. Kudüs'ü İslam birliğine bina ederek kurtarmıştır.
Gelmiş geçmiş bütün müminler İslam milletinin bir parçasıdır ve başka ifadesiyle İbrahim milletini temsil ederler. 'Ümmeti Muhammed'e has dairede bir kullanım İslam ümmeti ise daha genel bir ifadedir. Yolda saptıklarından dolayı günümüz Hıristiyanları ve Yahudiler İslam ümmeti tanımının dışına çıkmışlardır. Musa'nın gününde diğer peygamberlerin gününde tabileri İslam ümmetinin o dönemdeki aktif parçasını temsil etmişlerdir. Demek ki peygamberler zinciri, tabileriyle birlikte ortak ümmeti birbirine bağlamaktadır. Yatay ve dikey zaman içi ve zaman üstü müminler bir bütünün parçalarıdır. Hazreti Peygamber müstakbeldeki kardeşlerinden bahsetmiştir.
Peygamberler hadisteki benzetmesiyle baba bir anaları farklı kardeşlerdir. Yani şeriatları/hukukları farklı olsa da dinleri birdir. Hakta değişmezlik, zamanda esneklik esastır. Bu dinin adı İslam'dır ve geçmişten geleceğe tabileri de İslam milletini temsil eder.
Kökleri tarihin derinliklerine uzanan bu yek ve tek ümmetin ortak vasıflarından birisi duygu ortaklığıdır. Birbirine yabancılaşmamalarıdır. Peygamberlerden aynı dönemde ve coğrafyada yaşamaları halinde yekdiğerlerine müzahir olacaklarına dair söz alınmıştır. Salim Bin Abdülgani Er Rafii'nin kaleme almış olduğu El Ümmetü'l Vahide' adlı kitabı bu duygudaşlık ortaklığından ve ikliminden bahsediyor. Bu kitapta somut olarak dile getirilen hususlardan birisi ümmetin bu şuurdan yoksun kalışı hatta şuur bozukluğuna maruz kalmasıdır. Müellif bu nedenle de ümmetin büyük kısmının Suriye'deki kardeşlerine duygu anlamında sahip çıkmadığını aksine yabancı kaldığını vurgulamıştır. Duygusal zeminde halka sahip çıkmak bir yana Esat ve diktatörlüğünü desteklediklerini hatırlatmıştır. Ümmet duygusal anlamda da bölünmüştür.
Komplo teorileriyle ümmetin şuur birliği paramparça edilmiştir. Hiçbir şey bilmeyen çokbilmişler hevalarının peşinden giderek ümmetin ortak davasını baltalamışlardır.
Sadece Suriye meselesinde değil ikinci kademede Filistin meselesinde de ümmet duyarsız kalmıştır. Duygusal birliğe ulaşamamıştır. Sineler toplu atmamıştır. Komplo teorileri nedeniyle peşin suçlamalar almış başını gitmiş ve ümmetin fertleri akıl ve fikir tutulmasına uğramışlardır. Peygamberimizin mucizelerinden birisi de 'eşratu's saa' yani kıyamet alametlerini beyan buyurmasıdır. Bu yöndeki bir hadisin günümüze yansıyan mucizelerinden birisi 'hizlan/huzlan' ibaresidir. Hadis şöyledir: Ümmetimden bir bölük hak üzerine kaim olacaktır. Onlara muhalefet eden veya sırt dönenler onlara zarar veremeyecektir. Allah emri gelinceye kadar kimse (dost-düşman) istemese de insanlar üzerinde egemen olarak kalırlar. Hadis, Buhari ve Müslim tarafından kayda geçirilmiş ve mütevatir olarak da tanımlanmıştır. Hadis bir cihetiyle Suriye cephesi üzerinden gerçekleşmiştir. Ümmet olaya seyirci kalmıştır. Hadisin diğer bölümü de inşallah birkaç sene içinde Filistin üzerinden gerçekleşecektir. Müslümanları yüzüstü bırakanlar ise bu negatif tutumlarıyla nal toplamaktan başka bir şey kazanamayacaklardır. Sonuç itibarıyla ümmeti yüzüstü bırakmak ve sırtını dönmek süreci durduramayacaktır. Belki gecikme nedeni olabilir ama amacından saptıramaz. Hadiste bu husus vurgulanmıştır: "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yüzüstü ve yalnız bırakmaz (davasına sahip çıkar) hakir görmez (küçük düşürmez). Bir kimseye Müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Bir Müslümanın kanı, malı ve ırzı diğer bir Müslüman için dokunulmazdır." Sıkıntımız birbirimize karşı sorumluluk ve vazifelerimizi yerine getirmeyişimizdir. Bunu yaptığımızda her şey rayına girecektir. İnşallah olayların sevk ve tazyikiyle birlikte kısır döngü bir yerinden kırılır. Mazlumlar yeniden ayağa kalkar!
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.