Hz. İlyas (as) ve Ba’l Putu ile Mücadelesi
Zekeriyyâ'ya, Yahyâ'ya, İsa'ya, İlyas'a da (peygamberlik ve hidayet verdik); hepsi salihlerden (hayırlı kimseler) idi." (el-En'âm, 6/85).
"İlyas da (peygamberlik görevi ile) gönderilmiş peygamberlerdendi. O, kavmine: "(Allah'ın emirlerine aykırı hareket etmekten) sakınmaz mısınız?" demişti. Siz o en güzel yaratanı, sizin ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah'ı bırakıp Ba'l'e mi dua (ve ibadet) edersiniz?"[1] Ama onlar İlyas'ı yalanladılar. Bundan ötürü de onlar mutlaka yakalanıp hesap günü yargılanacak ve cehenneme götürüleceklerdir. Ancak Allah'a samimiyetle itaat eden erdemli kulları bunların dışında kalacaktır. Sonra gelecek nesiller arasında ona (güzel bir ün ve övgü dilekleri) bıraktık. İlyas'a selâm olsun. Kuşkusuz Biz iyilikle davrananları böyle ödüllendiririz. Gerçekten o, iman eden (içten samimi) kullarımızdandı." (es-Sffat, 37/123-132).
Bu ayetler Hz. İlyas'ın (as) tevhid mücadelesini, halkının putperestliğini, Allah'a sadakatini ve sonunda Allah katında yüceltilmesini anlatır. Bu ayetlerde Hz. İlyas'ın (as), salihler zümresine dâhil edildiği ve peygamber olduğu açıkça ifade edilmektedir. Diğer peygamberlerle birlikte zikredilmesi onun peygamberlik zinciri içindeki yerini gösterir.
İlyas'ın anlamı, "Allah benim Rabbim'dir" veya "Benim ilahım yalnızca Allah'tır," demektir. Kur'an'da geçen "İl-yâsîn" (es-Saffât 37/130) ifadesinin "İlyas ailesi" ya da "İlyas ve ona tabi olanlar" anlamına gelmektedir. Hz. İlyâs Muhtemelen M.Ö. Dokuzuncu yüzyılda Baalbek, Şam, Filistin ve Ürdün sınırları dahilinde yani bugünkü Suriye-Lübnan-Filistin sınırlarında yaşamış olduğu düşünülmektedir. Bu dönemde İsrailoğulları tevhid inancını terketmiş, putperestliğe, özellikle Ba'l isimli puta tanrı diye tapmaya yönelmişti.
Kur'ân-ı Kerim'deki yukarıda söz konusu ettiğimiz ayetlerden anlaşıldığına göre Hz. İlyas bu şirke dalmış Allah'ı unutmuş putları ilah edinmiş lan İsrail oğullarını tevhid inancına dönmeye davet etme mğücadelesi vermişti. Genellikle "Kavmini Allah'tan başkasına ibadet etmemeye, sadece O'nu Rab ve ilah olarak kabul edip buna iman etmeye" davet edip durmuştu. Hz. İlyas'ın en büyük mücadelesi Ba'l putuna tapan kavmine karşıydı. Rabbimiz bu hususta bize şu bilgiyi vermektedir: "Siz o en güzel yaratanı, sizin ve önceki atalarınızın Rabbi olan Allah'ı bırakıp Ba'l'e mi dua (ve ibadet) edersiniz?" (es-Saffât 37/125).
Ne yazık ki azmış inaçlarını değiştirip Hz. Musa'nın onlara öğrettiği tevhid inancını çoktan kaybetmiş olan israil oğullarının bu kolu zenginlik içinde yaşayıp krallarının ve rahiplerinin etkisiyle şirke ve zulme sapmıştı. Hz. İlyas'ın bu çağrısı iktidar sahibi olup bolluk içinde yaşayan saraylarında sefa süren yöneticiler tarafından şiddetle reddedildi. Hatta onları hayra ve iyiliğe davet eden Peygamberleri Hz. İlyas'ı tehdit ederek toplumdan tecrid etmiş onu tamamen dışlamışlardı. Ancak o her peygamber gibi sabırla direnerek geri adım atmadan, üşenmeden, korkmadan davet ve tebliğlerine devam etti. Tüm baskılara rağmen asla geri adım atmadı. Kur'ân-ı Kerim'in ifadesiyle "Gerçekten o, iman eden (içten samimi) kullarımızdandı, (es-Saffât, 37/ 132) ayeti Hz. İlyas'ın, görevini tam anlamıyla yaptığının, sabır, direniş ve istikametin ıspatı ve en güzel işaretidir.
Hz. İlyas (as) İsrail oğullarından olan Kral Ahab döneminde yaşamıştır. Halk kralın yönlendirmesiyle Ba'l ve Aşera isimli putlara tapınıyordu. Hz. İlyas, Ahab ve eşi İzevel (İzebel)'in zulmüne karşı tevhid mücadelesini sonuna kadar sürdürmüştür.
Hz. İlyas'ın gösterdiği mucizelerden birisi "Allah'a dua ederek çok şiddetli yağan yağmuru durdurması ve sonra halkın tövbe tmesi üzerine tekrar yağdırması, Ölü bir çocuğu diriltmesi, Gökten ateş indirmesi, ayrıca kıtlık zamanında evinde bitmeyen ve tükenmeyen un ve yağ mucizesi gibi" gibi mucizeleriyle tanınır. (Taberî, Tefsîr, Saffât suresi 125. Ayet ve sonrasının yorumları; İbn Kesir, el-Bidaye, Riyad 1413/1992, II,5). Ama küfür bataklığında yüzen bu müşrik toplumun kral ve halkının bu fevkalade/olağanüstü harikulade mucizeler karşısında kalpleri körelmiş, kulakları sağır olmuş, gözleri görmez olmuştu.
Hz. İlyas'tan sonra bu davet görevini üstlenecek olan Hz. İlyesaʿ'ın (as) hocası ve rehberi olduğu bilinmektedir. Rivayetlerde Hz. İlyas'ın uzun bir ömür sürdüğü, hatta bazı İsrailiyat rivayetlerinde ölmeden önce göğe alındığı veya Hızır'la görüştüğü anlatılır; fakat bu bilgiler sahih hadislerde yer almaz.
Kur'ân-ı Kerim, onun ölümüne dair ayrıntılı bilgi vermez. Yahudi inancında Tevrat'a göre "ateş arabasıyla göğe alınmıştır" (II. Krallar 2:11). Bazı Müslüman müfessirler bu ifadeyi "Allah katında yüceltilmek" veya "şehadetle yücelmek" şeklinde mecazi yorumlar yapmaktadırlar. Bazı bilgiler göre de İlyas'ın hâlâ hayatta olduğu, Hızır'la birlikte yeryüzünde dolaştığı söylenir; ancak bu gibi bilgiler sahih hadislerde asla geçmemektedir, daha çok bid'at ve hurafeler içeren bazı kitaplarda yer almaktadır ki bu bilgilerin çoğu israiliyattan ibarettir. Özellikle sahih hadis külliyatında, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce gibi kaynaklarda doğrudan Hz. İlyas'ın ismi geçmemektedir. Dolayısıyla, Kur'an'daki bilgiler temel bilgilerdir. Bunu dışındaki bilgilere itibar edilmemelidir.
Hz. İlyas'ın kabri konusunda birçok rivayet vardır: Baalbek (Lübnan): En güçlü görüş, İlyas'ın burada tebliğ yaptığı ve burada vefat ettiği yönündedir. Halep civarı, Şam, Tarsus, Nusaybin, Viranşehir gibi yerlerde de "İlyas makamı" denilen ziyaretgâhlar bulunur. Bu tür rivayetlerin sahihlik derecesi zayıftır, fakat tarih boyunca halk inancında yer etmiştir.
İlyas Peygamber İslam' inaç ve davet sürecinde tevhid mücadelesinin sürekliliğini temsil eder. Şirke, zalim iktidarlara ve dünyevileşmeye karşı direnişin sembolüdür. Sabır, cesaret, doğruluk, Allah'a güven gibi ahlaki örneklikleriyle anılır. İlyas ve Elyesaʿ, aynı mücadele hattını sürdüren ard arda gelen iki peygamberdir. Kısaca Hz. İlyas iman, sabır ve azmin timsali olan bir peygamberdir. Elyesaʿ ise onun çizgisini devam ettirerek tevhid zincirini sürdürmüş olıp ondan sonra gelen peygamberdir.
Ahmet Ağırakça
[1] Bugünkü Lübnan-Filistin-Şam bölgesinde yaşamış bir medeniyetten geride kalan "Bekk" şehrinde yaşayan ve Ba'l adını taşıyan bir şahsın heykeli. Sonradan bu şehrin adı Ba'albekk veya Ba'lebekke şeklinde telaffuz edilmiştir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.