Zekeriya Erdim
18.08.2025
Zekeriya Erdim
Algı ve anlam kayması
Tüm Yazıları

Algı ve anlam kayması

Eskiden, kış aylarının eğlencesi olan bir eylemimiz vardı. Özellikle çocuklar ve gençler; kızaklara binip, buz tutmuş karda, eğimli güzergahlarda, yukarıdan aşağıya doğru kayarlardı.

Modern zamanlarda, yüksek rakımlı dağların yamaçlarında, kayak merkezleri oluştu. O eğlenceyi devam ettirmek isteyenlerin bazıları, bu mekanlarda buluştu.

Eskiden olduğu gibi bugün de kaymanın tehlikeli yanları, yönleri de var. Acemiler, tedbirsizler, maceraperestler; düşüp kollarını, bacaklarını kırabiliyor ve hatta uçurumdan aşağıya bile yuvarlanabiliyorlar.

"Algı ve anlam kayması" dediğimiz şey de buna benziyor. Küçük, basit, önemsiz gibi görünen ihmaller yahut dikkatsizlikler yüzünden; kültür ve medeniyet dünyamızın temellerini oluşturan değerler sisteminde, zincirleme kazalar meydana geliyor.

Böyle böyle, farkında olmadan değişip dönüşüyoruz. Yoldan ve halden çıkıyor, tehlikeli yamaçlardan aşağıya düşüyoruz.

Psikoloji alanında, "dikkat eksikliği" yahut "algı bozukluğu" denilen bir durum var. Uzmanlar; "Duyumları algılama, anlama, yorumlama süreçlerinde arıza olması" şeklinde tarif ediyorlar.

Bu duruma düşen insan; kendisine gelen uyaranları eksik, yanlış, farklı algılayabiliyor. Hatta; olan bir şeyi yok gibi, olmayan bir şeyi var gibi görebiliyor.

Algı, bilim tarihinde, "ruhun becerisi" olarak tanımlanmış. Algı bozukluğunun ise, "ruh hastalığı" olduğu sonucuna varılmış.

Algılar bozulunca, anlamlar da bozulur. Anlamlar bozulunca, hayatı yaşanılır kılan değerler kaybolur.

Tedavi için, "terapi" uygulamaları geliştirilmiş. Çeşitli metotlarla, usullerle; akıl ve ruh sağlığı açısından, "fabrika ayarlarına dönüş" sağlama gayreti içine girilmiş.

Söz konusu sorun, kişisel örneklerin ve öykülerin ötesine geçip kitlesel hale geldi. İnsanlar, büyük guruplar halinde delirdi yahut delirtildi.

Yıllardır, giderek daha ileri düzeylere ulaşacak şekilde; din, devlet, vatan, millet, kültür, medeniyet algılarımız açısından bir "raydan çıkma" süreci yaşıyoruz. Anlamlarımız değişiyor, değerlerimiz dönüşüyor; kendi elimizle ve dilimizle oluşturduğumuz felaket çukuruna doğru koşuyoruz.

Kelimelerimiz, kavramlarımız unutturuldu; dilimiz, düşüncemiz bozuldu. Hurafeler, menkıbeler, kaynağı belirsiz hikayeler Kur'an ve Sünnet müktesebatının önüne geçirildi; din anlayışımız ve yaşayışımız dejenere oldu.

İlk emri "oku" olan bir dinin mensuplarıyız ama okumayı, araştırmayı, soruşturmayı terkettik. Alemi ve içindekileri, insanı ve yaratılış hikmetini anlayamaz, kavrayamaz hale geldik.

Kelime anlamı "barış, huzur, güven" olan İslam; savaşlarla, terör olaylarıyla özdeşleştirildi. Muhammet ümmetinin yaşadığı ülkeler, bölgeler; yangın yeri haline getirildi.

Sadece akıl sahiplerini mükellef sayan, akıl etmeyi-fikir yürütmeyi makbul ibadet olarak tanımlayan, tahkiki imanın daha değerli olduğunu vurgulayan bir dinin mensupları; düşünmeyi, değerlendirme yapmayı hayatın dışına çıkardılar. İlimde, irfanda gördükleri günlerden geri kaldılar.

Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil gibi tahrif edilmiş bir kitap olmadığı halde; ayetlerinin mealinde, tefsirinde, tevilinde yanlışlar yapıldı. Peygamber(sav) Efendimiz'in örnekliği, öncülüğü, rehberliği; çarpıtılarak aktarıldı.

Şeriatla yani Allah'ın hükümlerine göre yönetildiği iddia edilen Müslüman ülkelerin ve toplumların siyasal düzenleri; hakikaten İslam'a göre olmadı. Dünyada, "işte böyle" diye gösterebileceğimiz bir model ülke, toplum kalmadı.

Müslümanlıkla birlikte, insanlık da değer kaybetti. İmanın yerini ihtiras aldı, nefsin ve şeytanın arzuları gözümüzü de gönlümüzü de kör etti.

İtikadı bozulmuş Yahudilik ve Hıristiyanlık, İslam düşmanlığında birleştirildi. Buna "dinsizlik dini" de eklendi, dünyayı ve insanlık alemini kasıp kavuran bir "şer ittifakı" inşa edildi.

Yeni dünya düzeni, "ateşsiz silah" gib kullanılan propaganda temeli üzerine kuruldu. Algıları olguların önüne geçiren bir sistem oluşturuldu.

"Toplum mühendisliği" metodu ile sahte, sanal değerler üretildi. Ülkeler ve toplumlar, celladına aşık olan köleler haline getirildi.

Medya-iletişim mecraları, yedi gün yirmi dört saat harıl harıl çalışıyor. Özel olarak üretilen yalan-dolan haberleri, yorumları, mesajları, muhtevaları; bütün kıtaları dolaşıyor.

İnancımız o ki; bu gidişle, insanlık alemi bir duvara çarpıp düşecek. Akıl tutulmasının tesirinden kurtulup, yeni bir algı, anlam ve değer arayışı içine girecek.

İşte o zaman, "kurtuluş İslam'da" diyebilmeliyiz. Kişisel, kurumsal, toplumsal ve evrensel bazda; iyi örnekler ve öyküler ortaya koyabilmeliyiz.

Bunun ilk adımı, sahip bir din anlayışına ve yaşayışına sahip olmak. Önce kendi halimizde ve hayatımızda temsil edip, sonra başkalarının istifadesine sunmak.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları