Zekeriya Erdim
29.08.2025
Zekeriya Erdim
İşini iyi yapmamanın maliyeti
Tüm Yazıları

İşini iyi yapmamanın maliyeti

Her bina adına "zemin" denilen bir kara parçasına oturur. Katları, kademeleri; temele dayalı "direkler" üzerinde durur. Zemin "sağlam" direkler "güçlü" değilse yıkılma tehlikesi vardır. O zaman yapanlar yahut içinde yaşayanlar, enkaz altında kalır.

Toplum binasının zemini, "ahlak" altyapısını oluşturan temel değerlerdir. Direkleri ise "işini iyi yapan" sorumluluk bilincine sahip insanlardan meydana gelir. Her türlü yetki, sorumluluk, rol, görev, meslek, meşguliyet "iş" tanımının içine girer. Bu alanlardaki, konulardaki "iyilik" yahut "kötülük" halimiz, hayatımız boyunca devam eder.

Ektiğimizi biçer, pişirdiğimizi yeriz. Tutunduğumuz dal kuru, bastığımız tahta çürükse ister istemez düşeriz. Genelde tüm varlıkların, özelde her bir insanın "yaratılış gayesi" vardır. Bunu fark edip gerçekleştirmek için gayret gösterenler "kulluk" görevini yapmış sayılır.

Bilenlerle bilmeyenlerin, yapanlarla yapmayanların; hakkı, hukuku, değeri, itibarı aynı değildir. Hemen herkese emeğinin ve yüreğinin karşılığı verilir.

Allah (CC), konuyla ilgili muhtelif ayetlerde "işini iyi ve güzel yapanları sevdiğini" söylüyor. Bu, dünya ve ahiret hayatı açısından Rabbimizin hoşnutluğunu kazanmış olmak ve rahmetiyle bereketiyle karşılık vereceğini ummak anlamına geliyor.

Peygamber (SAV) Efendimiz'in de aynı mesajı, muhtevayı teyit eden sözleri var. İslam alimleri "işini iyi yapmanın, aynı zamanda ibadet olduğunu ve olacağını" beyan ediyorlar.

Martin Luther King; işi sanata, işçiyi sanatçıya benzetmiş. "Ne yaparsanız yapın, onun sanatçısı olun. Sokak süpürgecisi de olsanız, onun Picasso'su olun" demiş.

Mümin Sekman; iş ile karakter arasında bağlantı kurmuş. "İşini iyi yapmak; kazancının karşılığı değil, karakterinin yansımasıdır" tespitinde bulunmuş. Hilmi Işıkören; işini sevmenin önemine vurgu yapmış. "İşini severek yapanın, ona tüm kalbini ve aklını vereceğini; sevmeden yapanın ise, tüm nefretini ve öfkesini yansıtacağını" hatırlatmış.

İşini iyi yapmayanlar; kişisel, kurumsal ve toplumsal açıdan bindikleri dalı kesiyorlar. Zincirleme kazalara ve kayıplara sebep oluyor; sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik alanlarda ve konularda ağır maliyetler oluşturuyorlar.

"Bir mıh bir nalı, bir nal bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir memleketi" batırabiliyor. Bir kıvılcımın hektarlarca ormanı yakıp kül ettiği gibi, bir yanlış bütün doğruları götürebiliyor.

Atalarımız onları; "eli işte, gözü oynaşta" diye tarif etmişler. Ayrıca "gönülsüz koyun güden çobanın, sürüyü kurda kaptıracağını" belirtmişler. Gerek kamu kurumlarında, gerek özel sektör kuruluşlarında; yüzlerce, binlerce, hatta milyonlarca örneğini görüyor, biliyor, tanıyoruz. Küçük ihmaller ve istismarlar yüzünden büyük bedeller ödeyip mağdur oluyoruz.

Kayıplarımızın bir kısmı maddi, bir kısmı manevi oluyor. En önemlisi geri dönüşümü olmayan ömür sermayesinden alıyor, çalıyor. Geçtiğimiz günlerde, "doku örneği" sayılabilecek bir süreç yaşadık. Bu örgün ve yaygın sorunu, yeniden hatırladık.

Annemizin vefatından sonra kardeşler olarak İstanbul'da bir noterden "mirasçı belgesi" çıkarttırmış; Vergi Dairesi'nin veraset işlerine bakan bölümünden de "aşağıdaki taşınmazların varislere intikaline engel yoktur" anlamına gelen bir yazı almıştık.

Annemiz en son Ataşehir İlçesi'nde yaşayıp ölmüştü ama adına kayıtlı tarlalar Ordu İli'nin, Mesudiye İlçesi'nin Çardaklı Köyü'nde bulunuyordu. Aradaki mesafenin kara yoluyla bin kilometre civarında olduğu biliniyordu.

Bu yaz beş kardeş, intikal işlemleri için Mesudiye'ye gittik. Mal Müdürlüğü ve Belediye Başkanlığı nezdinde yapılan ara işlemlerden sonra süreci Tapu Müdürlüğü'ne kadar getirdik.

Vergi Dairesi'nden aldığımız evrakta bir eksik, bir yanlış olduğunu söylediler. "Tarlalardan biri yazılmamış, birinin de ada-pafta-parsel bilgileri yanlış yazılmış" dediler. İşlem yaptırabilmemiz için önce bu sorunun çözülmesi gerekirmiş. Düzeltme işlemi de ancak evrakı veren kurum tarafından yapılabilirmiş. Dönüp tekrar İstanbul'a geldik. Vergi Dairesi'ne gidip bilgi vererek düzeltme talep ettik.

Uzunca bir süre "bekleyin" dendi. Önce söz konusu iki tarla için Mesudiye Belediyesi'nden "rayiç bedel evrakı" almamız, sonra Vergi Dairesi'ne "ek beyanname" vermemiz, arkasından dijital ortamda sisteme girip "randevu" talebinde bulunmamız, mesaj gelince işlem için tekrar gelmemiz gerektiği söylendi.

Eksiği tamamlanıp yanlışı düzeltilerek verilecek evrakı aldığımızda tekrar köyümüze gideceğiz. Tapu intikal işlemini yaptırıp geri döneceğiz. Bütün bunları düşündüğümüzde ciddi bir zaman ve para kaybına uğradığımızı anladık. Bahsi geçen tarlaları satsak bu maliyeti karşılamayacağı kanaatine vardık.

Sebep "işini iyi yapmayan" bir devlet memuru idi. Zararımızı tazmin edecek yahut kusurlu iş yaptığı için cezalandırılacak değildi. Benzeri olayların, durumların toplam maliyetini çıkarsak devlete ve millete ne kadar büyük bir zarar verildiğini daha net görürüz. İşini iyi yapmamanın, gafletten öte bir ihanet olduğunun farkına varırız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları