Zekeriya Erdim
10.09.2025
Zekeriya Erdim
Çobanın duası
Tüm Yazıları

Çobanın duası

Efendim, "çoban" deyip geçmeyin; yaptığı iş gereklidir, önemlidir, değerlidir. Çobanlık, aynı zamanda bir peygamber mesleğidir.

Onlar; dağların, taşların, kurtların, kuşların, otların, çiçeklerin, börtülerin, böceklerin, koyunların, kuzuların, keçilerin, oğlakların, kedilerin, köpeklerin, sulakların, otlakların, gündüzlerin, gecelerin, yıldızların, göklerin, rüzgarların, bulutların dilini ve halini iyi bilirler. Tabiat kitabını okuya okuya; alemdeki mükemmel nizamın farkına varıp, zamanla "bilge kişi" haline gelirler.

Ağılda veya otlakta koyun, keçi veya sığır sürüsünün sorumluluğunu üstlenen kişiye; Türkçe'de "güdücü", Farsça'da "çoban" denmiştir. Ailede anneler ve babalar, okulda öğretmenler ve idareciler, toplumda aydınlar ve yöneticiler; taşıdıkları sorumluluklar açısından, çobana benzetilmiştir.

Peygamberlerin ve ümmetlerinin hayat hikayeleri arasında da çoban kıssaları vardır. Yaşanmışlıkların yansıması olan atasözlerimiz; "çobanın gönlü olursa tekeden süt çıkarabileceğini, çobanın iyisinin koyunu kavalla güdebileceğini, çoban gözden kaybolunca kurdun ufukta görüneceğini" anlatır.

Rivayete göre; Hz. Musa, bir çobanın kendi kendine konuştuğunu görür. Kulak kabartıp dinleyince; insana hitap eder gibi bir dille ve üslupla, Allah'a hitap ettiğinin farkına varır.

Adam; "Ey yüceler yücesi! Ver çarığını dikeyim, gel taze süt içireyim, izin ver yatağını sereyim, bırak evini-eşyanı ben temizleyeyim" der. Kendince dua edip, Rabbinin rızasını kazanmak ister.

Hz. Musa, kendisine müdahale etmek zorunda kalır. "Böyle dua, niyaz olmaz; bu yaptığın küfürdür" diye uyarır.

Çoban O'na kızar, çekip gider. Allah(cc), Resul'üne; "Kulumuzu bizden ayırdın" der ve "Sen, ayırmak için değil, birleştirmek için gönderildin" diye ikaz eder.

Hz. Musa, çobanın arkasından gidip araya sora bulur. "Rabbimiz senin hakkında beni uyardı" diye müjdeler ve özür beyanında bulunur.

Çoban; "Sen bir kırbaç vurdun, atım şahlandı" der. Bu sayede, "ötelerin ötesine geçtiğini" söyler.

Yuhanna İncili'nde, Hz. İsa ile ilgili bir tasvir vardır. O, "koyunları için canını feda eden iyi çoban" olarak tanımlanır.

Peygamber Efendimiz (sav) de yetki ve sorumluluk sahibi kimseleri çobana benzetmiştir. "Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizden, yönettiklerinizden sorumlusunuz" demiştir.

Son olarak, ulemadan birinin yaşadığı yolculuktan bahsedelim. "Çoban deyip geçmeyin" sözünün altını dolduracak bir hikayeyi dile getirelim.

Eski zamanlarda, Konya yöresinde bir Müderris; ara sıra aynı cümleyi tekrar edermiş. Öykünen, özenen, hayıflanan bir dille; "Çoban kazandı, çoban kazandı" dermiş.

Bir gün talebeleri merak etmiş; "Hocam, bunun anlamı nedir?" diye sormuşlar. Derin bir iç geçirme halinden sonra, şu cevabı almışlar:

Bir alim, bir tacir, bir çoban yolculuk ediyorlardı. Bir menzile doğru, birlikte yürüyüp gidiyorlardı.

Dinlenmek için mola verdikleri sırada; alim, yolcunun duasının kabul edileceğine dair bir hadis rivayetinin olduğunu söyledi. Arkasından, "Gelin biz de birlikte dua edelim" dedi.

Sırayla söze girip, Allah'tan bir şey istediler. Birisi dua ederken, ötekiler el açıp "amin" dediler.

Alim, gönül rahatlığı içinde görev yapabileceği bir "medrese" için niyaz etti. Tacir, dileğinin "daha karlı bir ticaret" olduğunu belirtti.

Çoban, sadece "rıza" istedi. "Allah'ım! Ben senden ve bana verdiklerinden razıyım, sen de benden razı ol başka bir şey istemem" dedi.

Alimin ve tacirin duaları kabul oldu. Çobanınki ise, Rabbi ile kendisinin arasında mahfuz kaldı.

Ancak, kula yakışan dua onunki olmuştu. Alim ve tacir, küçük düşündüklerinin ve geçici şeylere talip olduklarının farkına varmıştı.

Bu bağlamda, iki temel sorun var. Adem ile Havva'dan bu yana, insanlar aynı hali yaşıyorlar.

Birincisi; isteklerimize, ihtiyaçlarımıza sınır koyamıyoruz. Ne kadar güç ve imkan sahibi olursak olalım; dünya hayatının hazlarına bir türlü doyamıyoruz.

Bunun için, ekinler ve nesiller ifsat ediliyor. İnsan insanın dostu, akrabası, yari, yoldaşı olmaktan çıkıp; azılı düşmanı haline geliyor.

İkincisi; amaç ile aracı, kalıcı olan ile geçici olanı birbirine karıştırıyoruz. Emanetçisi olduğumuz şeylerin, maliki olduğumuzu sanıyoruz.

Dünyanın fani, ahiretin baki olduğu gerçeği unutuluyor. Dibi delik gemi misali, battıkça batıracak tuzlu sular yutuluyor.

Çobanız ama sürünün sahibi değiliz. Etinden, sütünden, derisinden, gübresinden istifade edip zengin olma hevesine kapılmak yerine; alemlerin ve içindekilerin yaratıcısı, sahibi, yöneticisi olan Allah'a yönelmeliyiz.

Bulduklarımız, aldıklarımız, kullandıklarımız; yol azığı sayılmalı. Kazancının yüksek olmasını isteyenler; çobanın duasını örnek almalı.

Fakat bu, dünya tarlasına ahiret tohumu ekmeye mani değildir. Herkes görevini hakkıyla yapmaya odaklanmalı; "iyi çoban" olma niyeti, gayreti içine girmelidir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları