Zekeriya Erdim
14.09.2025
Zekeriya Erdim
Emelden amele özlük dosyamız
Tüm Yazıları

Emelden amele özlük dosyamız

Dünya, iki kapılı bir han gibi; birinden girip, ötekinden çıkıyoruz. Pınarlardan derelere, derelerden denizlere koşan sular misali; geçmişten geleceğe akıyoruz.

Bu gelişle gidiş arasındaki zamana "ömür" deniyor. Kiminin hayat hikayesi sona ererken, kimine belirli bir süre yaşama fırsatı veriliyor.

Kim bilir kaç asırdır, sistem böyle çalışıyor. Kimi düz ovada yol yürüyor, kimi yüksek tepeleri aşıyor.

İnsanların adına "emel" dediğimiz ümitleri, hayalleri, arzuları, istekleri, amaçları, idealleri var. Her zaman, her yerde; onlara ulaşmak için, dolu dizgin at koşturuyorlar.

Bunlardan bazıları dünyaya, bazıları ahirete yönelik olabiliyor. Doğru, yanlış, iyi, kötü, güzel, çirkin, helal, haram, hak, batıl tanımı içine giren emeller; çarşaf listede yer alabiliyor.

Herkes kendi inanç, ahlak, değer ölçüsüne yahut sistemine göre tercih yapıyor. Ona uygun metodu, usulü, tekniği kullanıyor; yolu, yöntemi tutuyor.

Ya Allah'a kul olmaya çalışıyor, ya başka ilahlara. Kimi sevaplara talip oluyor, kimi günahlara.

Niyetinin, gayretinin, fikrinin, fiilinin, işinin, eyleminin, duruşunun, davranışının, hasılı tüm yapıp etmelerinin adına "amel" diyoruz. Dünyada ve ahirette ceza yahut mükafaat konusu olabilecek her şeyi; bu sözcükle ifade ediyoruz.

Allah'ın emirlerine uygun olan ve rızasını kazanma sonucunu doğuran amellerin özünde "ihlas" bulunuyor. Yapılması istenmeyen aykırı ameller ise, hayat dengesini ve düzenini bozan "ifsad" sebebi oluyor.

Bunların kayıtlarını, görevli melekler tutuyorlar. Eksiği, yanlışı olmayacak şekilde; "amel defteri" içinde muhafaza ediyorlar.

Hesap günü geldiğinde, önümüze konacağına inanıyoruz. Hiç kimseye, zerre miktarı haksızlık yapılmayacağına güveniyoruz.

Olabildiğince, salih amellerimizi artırma niyeti-gayreti içindeyiz. Yasaklara uyup cezadan korunmanın, emirlere uyup mükafaata layık olmanın peşindeyiz.

Beşeri sistemlerde de buna benzer durumlar var. Kamu kurumlarında ve özel sektör kuruluşlarında; mensuplarının hal ve gidişlerini takip amaçlı dosyalar tutuyorlar.

Günümüzde buna "özlük dosyası" deniyor. Kişiye özel tüm belgeler, bilgiler burada toplanıyor; aldığı ödüller ve cezalar, sicil defterine işleniyor.

Devlet memurları kurum değiştirdiğinde, öğrenciler başka bir okula geçtiğinde; özlük dosyaları da gittikleri yerlere gönderiliyor. Eski belgelerin, bilgilerin üzerine yenileri eklenerek; takip ve değerlendirme devam ettiriliyor.

Evlenmek için birine talip olunduğunda, çalışmak için iş başvurusunda bulunulduğunda; kişinin özgeçmişine bakılıyor. Özlük dosyasının durumuna göre, kapılar açılıyor yahut kapatılıyor.

Geçtiğimiz günlerde, genel bakışa göre genç sayılabilecek yaşta bir yakınımızı kaybettik. Namazını kıldık, taziye programını yaptık; arkasından hayır dualar ettik.

Hem yaşlı, hem hasta annesi ve babası yaşarken o ölmüştü. Arkasında; gözü yaşlı-gönlü yaslı eşi, çocuğu, dostları, yakınları kalmıştı.

İlk bakışta, hakkındaki duygular ve düşünceler "yazık oldu" gibiydi. Fakat, aslında; insanın "ne kadar yaşadığı değil, nasıl yaşadığı" önemliydi.

O gözle baktığımızda, kendisine imrendik. Zannettiğimizden daha fazla seveninin olduğunu ve hayırla yad edildiğini öğrendik.

Haberi, geniş bir çevreye ve kitleye ulaştı. Cenazesi, umulmadık-bilinmedik yerlerden gelenlerle dolup taştı.

Belli ki özlük dosyasında yüz ağartacak, gönül ferahlatacak belgeler ve bilgiler vardı. Salih amellerine şahit olanlar, teker teker hatırlayıp anlatıyorlardı.

Emelleri ve amelleri, dünyadan çok ahirete yönelik olmuştu. Eşine ve çocuğuna, "güzel ahlak" tanımına uygun bir miras kalmıştı.

Amel defterinin de mezarın da tek kişilik olduğunu bir kez daha anladık. Herkesin kendi defterinin, dosyasının, hikayesinin, romanının hem yazarı hem de kahramanı olduğunun farkına vardık.

Anlaşılan o ki; emellerimizin "meşru", amellerimizin "münasip" olması gerekiyor. Allah(cc), Zariyat suresi ayet 56'da hayat yolunun ve yolculuğunun ana eksenini beyan ederek; "İnsanları ve cinleri, sadece bana kulluk etmeleri için yarattım" diyor.

Sadece Allah'a ve sadece kulluk. İlmimizde, imanımızda, amelimizde, tavrımızda; O'nun rızasını esas alan bir doğruluk.

Bütün yolların, aynı kapıya çıkması. Göz yaşlarının ve gönül arayışlarının, aynı rahmet denizine doğru akması.

Yeryüzünün her köşesinin, huzur ve güven içinde yaşanılabilecek bir yer haline getirilmesi. Hırsızlığın, yolsuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın, anlamsızlığın, azgınlığın, sapkınlığın, zulmün, işkencenin, insanı insanlıktan çıkarıp vahşi bir canavara dönüştüren her şeyin bitirilmesi.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları