Zekeriya Erdim
21.10.2025
Zekeriya Erdim
Dinlerde ve toplumlarda aile
Tüm Yazıları

Dinlerde ve toplumlarda aile

Hayvanlar da insanlar da guruplar halinde yaşarlar. Birbirlerinin ihtiyaçlarını giderir, eksiklerini tamamlarlar.

Bilim dünyası, canlıları yapısal özelliklerine göre tasnif eder. "Tür" ve "cins" ile başlar; "aile"den "âlem"e kadar devam eder.

Bu tasnife göre; biz tür olarak "insan", cins olarak "kadın" veya "erkek" kimseleriz. Birlikte yaşama sürecinde önce "aile" olur; sonra "akraba"ya, "millet"e, "ümmet"e ve "insanlık âlemi"ne doğru gideriz.

Diğer canlılarda olduğu gibi insanlarda da "üreme" vardır. Neslin devamı, kadınla erkeğin aile olup çocuk yapmaları ile sağlanır.

Yaratılış dengesi ve düzeni böyle kurulmuştur. Bütün dinlerde ve toplumlarda; hayatın ana unsuru kişisel olarak insan, kurumsal olarak aile olmuştur.

Temelinde "kan, din, kültür" bağı vardır. Değerler denklemi geçmiş zamandan gelir, şimdiki zamanda yaşanır, gelecek zamana uzanır.

Eski Romalılar'da aile; dini, iktisadi ve sosyal bir kurum olarak görülmüştür. Ataerkil bir yapıya sahiptir ve bütün yetkiler erkeğe verilmiştir.

Kadın evlendiği zaman kocasının vesayeti altına girer. Akrabalık ilişkileri erkek üzerinden devam eder.

Çocuklar köle gibidir. Baba isterse onları satabilir, öldürebilir.

Çok eşle evlenmek yaygın değildir. Erkek çocuğu olmayan kimseler, gerekirse evlatlık edinir.

Aile bireylerinin yaşadıkları evin, dini ve hukuki bir dokunulmazlığı vardır. Oraya sığınan kimseyi zorla çıkarmaya kalkışmak, haneye tecavüz sayılır.

Eski Araplarda aile; ataerkil bir yapıya sahiptir. Erkek kadından daha önemlidir ve akrabalık ilişkisi onun üzerinden devam ettirilir.

Kadın, ailenin en değersiz üyesi olarak görülür. Kız çocuk sahibi olmak utanılacak bir şeydir, bazıları diri diri gömülür.

Evlilik herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Bir erkek, isterse on kadınla bile evlenebilir.

Nikahsız yaşama, eşleri değişme, asil bir erkekten çocuk sahibi olmak için eşini ona sunma, üvey anne ile evlenme gibi uygulamalar vardır. Evlilik daha çok içinden olmakta, yabancı bir kadınla evlenmek hoş karşılanmamaktadır.

Çocukların velayet hakkı babaya aittir. Onları rehin verebilir, satabilir, mirastan mahrum edebilir veya öldürebilir.

Eski Türkler'de aile; genel olarak ataerkil bir yapıya sahiptir. Ancak, eşleri ve çocukları kayıtsız şartsız erkeğe bağlayıp köleleştirecek şekilde değildir.

Akrabalık ilişkisi erkek üzerinden kurulmuştur. Hem göçebe hem de savaşçı bir toplum olarak, erkeğe daha fazla değer verilmiştir.

Fazla yaygın olmamakla birlikte, çok evlilik meşru sayılır. Baba ölünce üvey anneyle, ağabey ölünce yengeyle evlenme geleneği vardır.

Böylece, dul kadına ve yetim çocuklara sahip çıkılmış olur. Miras da aile içinde kalır.

Yahudilik'te aile; hem sosyal, hem dini bir kurum olarak bilinir. Atalara saygı ve bağlılık, bir aile ibadetidir.

Aile bağlarını koparan kimsenin, atalarının manevi himayesinden mahrum kalacağına inanılır. Evlenmeyen kimse ise, "büyük günah" işlemiş sayılır.

Evlenmek, "Tanrı'nın topluluğuna girip kutsallaşmak" anlamına gelir. Aile okuldan ve sinagogdan daha önemlidir.

Yahudi ailesi, "erkek egemen" anlayışla kurulur. Evlenen kadın kocasının hakimiyeti altına girer, kabilesine dahil olur.

Akrabalık ve miras ilişkisi erkeğe göre belirlenir. Oğlu olmayan koca, karısını boşayıp yeniden evlenebilir.

Oğlu olmadan ölürse, dul eşiyle kardeşi evlenir. Ondan olacak ilk oğulla, ailesi devam ettirilir.

Kadın, evlenme akdinin tarafı değil konusudur. Erkek kadının sadece kocası değil, aynı zamanda mal sahibi olur.

Kadına bakışın temelinde, "ilk günah" anlayışı vardır. Havva, Adem'i kandırıp yasak meyveden yedirdiği için; her kadın, "doğuştan günahkar" sayılır.

Hıristiyanlık'ta aile; tamamen dini bir kurum olarak kabul edilmektedir. Aile bireyleri arasındaki ilişki; insan ile Tanrı arasındaki ilişkiye benzetilmektedir.

Aile, kocanın hakimiyetine dayanan bir yapıdır. İsa Mesih'in kilisenin başı olması gibi erkek de aile kurumunun başıdır.

Kadının "doğuştan günahkar" olduğu kabul edilir. Ancak, Yahudilik'te olduğu gibi kocasının mülkiyeti altındaki bir mal değildir.

Evlenme akdi, "kutsal bağ" sayılmıştır. Karı-kocanın tek bir beden haline geldiği kabul edilmiş ve ayrılmalarının mümkün olamayacağı sonucuna varılmıştır.

Boşanıp başka biriyle evlenen kimse zina yapmış gibidir. Çünkü, önceki evliliğinin sona ermediği kabul edilir.

Bu anlayış, sosyal ve ahlaki sorunlara yol açmıştır. İstenmeyen evlilikleri resmen devam ettirip fiilen sonlandırma, kiliseden bağımsız evlenme başlamıştır.

İslam'da aile; tamamen dini bir kurum olmasa bile, bu birliğe büyük önem verilmiştir. İnsanların evlenip aile olmaları, ayet ve hadislerle teşvik edilmiştir.

Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir zaruret, hem de insanı bazı günahlardan alıkoyan bir vasıtadır. Rum suresi ayet 21'e göre; "içimizden kendileriyle huzura kavuşacağımız eşler yaratıp aramızda rahmet, muhabbet var etmesi Allah'ın varlığının delillerinden biri" sayılır.

Nur suresi ayet 32'de, "içimizden bekarları evlendirmemiz" emredilmiştir. Bu sorumluluk, bekar kimselerin yakınlarına yüklenmiştir.

Peygamber (sav) Efendimiz'in de "Nikah benim sünnetimdir. Kim sünnetimi terk ederse benden değildir" dediği bilinmektedir. " Ümmetinin çokluğu ile iftihar edeceği" belirtilmektedir.

İslam aile yapısı da ataerkildir. Ancak, aile reisi eşi ve çocukları üzerinde sınırsız yetkilere sahip değildir.

Aile reisi olmak, aile bireylerinin hamisi ve hadimi olmaktır. Onların ihtiyaçlarını gidermek, tüm tehditlerden ve tehlikelerden korumaktır.

Yahudilik'ten ve Hıristiyanlıktan farklı bir kadın anlayışı vardır. Ademi aldatan ve cennetten çıkarılmasına sebep olan eşi Havva değil, şeytandır.

Kadın, kocasından bağımsız bir kişiliğe sahiptir. Mal, mülk sahibi olabilir ve sahip olduğu şeyleri istediği gibi tasarruf edebilir.

Kız çocuk da erkek çocuk da değerlidir. Akrabalık hukuku; hem kadının, hem de erkeğin yakınları üzerinden devam ettirilir.

Nisa suresi ayet 34'e göre; "Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların erkekler üzerinde hakları vardır". İnsan ve toplum hayatının devamını sağlamak amacıyla; birbirlerini desteklemek ve tamamlamak için yaratılmışlardır.

İslam'da üvey anne ile evlenmek yasaklanmıştır. Nikah akdi, kadın ile erkeğin karşılıklı rızasına bağlanmıştır.

Aile, esas itibariyle tek evlilik üzerine kurulur. Birden fazla kadınla evlenmek; zaruri durumlarda ve aralarında adaleti sağlamak şartıyla olur.

Boşanma haktır ve en son çaredir. Aile birliğini koruma konusunda yapacak hiç bir şey kalmadığı zaman tercih edilir.

Sonuç olarak; evlenmek, aile olmak, bütün dinlerde ve toplumlarda önemlidir. Çünkü aile; hayat ağacının hem tohumu, hem toprağı gibidir.

Kadın ile erkek, insanlık kuşunun iki kanadıdır. Dünyevi ve uhrevi gayelere ulaşmak için; iki kanat, birlikte ve uyum içinde çalışmalıdır.

Cinsiyetsiz insan, ailesiz toplum olmaz. Evlenip karı-koca olmadan, birleşip aile kurmadan, annelik-babalık sorumluluğunu üstlenip oğullar-kızlar doğurmadan hayat dengesi ve düzeni kurulamaz.

Evlenip aile olmak; hem hak, hem sorumluluktur. Bu çerçevenin dışına çıkmak, dünyevi ve uhrevi felaketimiz olur.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları